24 Aralık 2011 Cumartesi

Hem pratik hem hesapli!

Ne fark ettim biliyor musun, uzun yillar (uzun yil = 365 gun 6 saatten fazla gun barindiran yillar) boyunca hemen her misafire yilmadan usanmadan yaptigim ve boylece her misafirin yildigi usandigi "modifiye edilerek ozunden uzaklastirilmis yagsiz yalanci tavuk gogsu" tarifimi siz sevgili gonul dostlarimla (?) paylasmamisim. oysa ne paylasimciyim bilirsin.

Neyse, yillarca icine yarim olsun bir tam olsun margarin-tereyag konulan herhangi bir yalanci tavuk gogsunu agzina surmeyen ben BTS (o zamanlar -karakterimin oturmadigi yillar- yaga bulanmis cipsi mideme indirirdim, ama ev yapimi boyle yagli tatlilara karsi "negatif ayrimcilik" yapar idim) bir gun bir yerde (cok aciklayici oldu) icine sadece bir parmak ucu yag konulan bu tarifi gordum ve yapimi da cok kolay diye hemen vuruldum. O gun bugundur de yilmadim usanmadim eklemeler, cikarmalar, degisik (?) suslemeler esliginde hemen her misafire icindeki o bir parmak ucu yagi da cikararak icra ettigim bu hafif tatliyi gururla sundum. burdan kendime 10 10 10 10 puan yolluyor ve 40 puanla birinci ilan ediyorum. (bknz adam olacak cocuk)

Muhtesem tatlimizin malzemeleri hemen her orta olcekli Turk evinde (olcegi 1/200.000 ile 1/500.000 arasi degisir) bulunacak cinsten ve olculerimiz de bardakla kasikla (hatta sadece bardakla):

5 bardak sut
1 bardak seker
3 Turk kahvesi fincani un
varsa vanilya (bende genelde olmuyor)

Her seyi tencereye koyuyorum, topaklanmalarla ugrasmak istemedigimden direk mikserden geciriyorum, geriye hic topak kalmiyor mutlu oluyorum falan. sonra da en yuksek ayardaki ateste fokurdayincaya kadar karsitiriyorum. aslinda orta ateste yapmak gerekiyor ama basinda 10 dakikadan fazla kalmaya sabrim olmadigindan ben acimasizca köklüyorum atesi! fokurdadiktan sonra da vanilya ekliyorum varsa.

Bazen borcamin en altina biskuvi kirintilari koyup uzerine sicak tatliyi dokuyorum, cogu zaman biskuvileri kirmaya usenip direk diziyorum, son zamanlarda da altina buskuvi bile koymuyorum. Ama her daim icine bi yerlere muz dilimleri koyuyorum.

Bazen ustune meyve parcaciklari koyuyorum, bazen muz dilimlerini ustune ekliyorum (ki kendisi meyve grubuna girer) son zamanlarda da cikolata sosu ekliyorum. (sade yapip uzerine tarcin ekledigim fakir yillarim da oldu)buzdolabinda sogutup mutlu mesut ikram ediyorum ve sizlere bir haftaligina ortalardan kaybolup kendimi bulmaya ugrasacagimi soylerek veda ediyorum.

sepet sepet yumurta
sakin beni unutma
unutursan kuserim
mektubumu keserim

seni cok seven ve asla unutmayacak arkadasin BTS
5-A sinifi
Cumhuriyet Ilkogretim okulu

17 Aralık 2011 Cumartesi

Bilirsin, isaret parmagimi pek islevsel kullanamam

Seni ozlemedim desem kirilir misin? Sanki her gun seninle hasbihal ederken daha bir ozlem icerisinde oluyordum da, sensiz gecen ilk bir haftanin ardindan (bir fincan kahvenin bile 40 yil hatiri var iken seninle gecen onca gulumsemeli zamanin bir hafta kiymetinin olmasi seni bunalimlara suruklemesin, sana zararim dokundugunu dusunursem kendimi affetmem bilesin) boyle omuzlarda hafiflemeler, otu-b.ku gelip de sana anlatmayinca e icte de birakmayinca Badem’in dibinde bitmeler, seninle beraber tum internet alemine sansur uyguladigimdan acaip bir zaman kazanmalar, ama kazanilan zamani bosluga bakmak suretiyle doldurmalar, kendimi yemege vermeler ve her seferinde “yaaa bir daha midem bulanincaya kadar yemicem” diye soz vermeler ama her acikmada verilen bu sozu unutmalar, falan filan.

Tamam tamam, itiraf ediyorum, ara sira senin haberin yok iken teknolojinin son (sondan bir onceki) harikasini kullanarak ne haldesin “bi baktim ciktim”. Ordaydin hala, rahatladim. Seni hep biraktigim gibi bulabilmenin dayanilmaz simarikligi ve kendine guveniydi benimkisi, anladim.

Daha ne mi yaptim?

Evi topladim, temizledim, ben topladim o dagildi, ben topladim o dagildi, ben inat ettim o da inat etti, ben pes ettim, o pes etmedi. Aramizdaki fark buydu belki, hemen pes ediverirdim. “uuuufff”tu, “ pencere bile acilmadigi halde bu tozlar nereden geliyor”du, “cikardigim hicbir seyi neden hemen yerine asamiyordum, beni engelleyen ne”idi, “evimizin her tarafina sinsice dagilmis o bos cay-kahve bardaklarinin kökü neye dayaniyor”du, “yemekten kalkar kalkmaz, dal sarkmazdi evet ama masadaki tabaklari hemen makinaya yerlestirmek neden bu kadar zor”du, gibi cumlelerle omur tukettim.

Daha mi ne yaptim?

Kabak tatlisi yaptim! Hem de 1,512,975 kisinin begendigi squash adi verilen bir kabak cinsinden. O kabagi kestim, soydum, temizledim, dilimledim. Hepsini tek basima yaptim!!!! Bir yandan da “Kattim kattim karistirdim, kendimi onla yaristirdim, kimse kimseye benzemez, kendimi bunla yatistirdim, oturdum ellerimle KENDIME kabak tatlisi yaptim.” diye sarki mirildandim, cok tatliydim. Keske o kabagin kabuklarini patates soyacagiyla soymak yerine adam gibi bicak kullansaydim.

Daha daha mi ne yaptim?

Konferansa gittim. Sadece ama saaadece kendi sunumuma katildim (e bi zahmet). Badem’in sunumu dahil hicbir sunuma katilmadim. Hatta konferans gunlerinin birinde babamla konusuyoruz telde (yaaani), “Badem nasil?” dedi (Badem demedi tabi, adini dedi), “simdi sunumu var, su an sunum yapiyor” dedim, “eee sen niye dinlemeye gitmedin?” dedi, o an bi durakladim, sasirdim. Hic aklima gelmemisti, cidden. Irdelenesi bi durum. Ya da sunan kim olursa olsun sunulana karsi “direk nefret” de denebilir, o derece. Ama resepsiyonu NASCAR muzesinde yapmalari hostu. Hatta yaris arabasi surdum! Suremedim daha dogrusu, 18 mi ne yarismaci vardi, ooonca insanin icinde anons eden adam bana “BTS gaza bas” dedi!!!!!!! Ama yaris baslamamisti daha, basacaktim valla billaaa! Once bariyere carptim, sonra kendimi duzeltmistim ki baktim ters yonde duzeltmisim, insanlar ustume geliyor, cimlere gectim, bir daha da cikamadim. Sonuncu olmusum! Bu da boyle bir rezillik olarak anilarimda yer etti.

Sonra mi ne yaptim?

Kahve ictim, ders calistim, ama bir arpa boyu yol alamadim, hatta gerisin geri (?) basladigim noktaya donmek zorunda kaldim, ama bunu henuz hocamla ve tez komitemdeki hocalarla paylasmadim, paylasamadim.. yapamadim ben onu.

Sonra, dayimi kaybettim, bir gece vakti nefes darligi cekmis, hatta hastaneye giderken de arabayi kendi kullanmak istemis, izin vermemisler tabi.. zaten hastaneye hic gidememis. Kurban bayraminin son gununde de olsa (ki bayramda Far Far Away’de oldugumdan aramama bahanelerim cok olurdu) arayip hal hatir sordugumdan ve duasini aldigimdan oturu vicdani rahatlik duyuyorum. Hem biliyor musun zaten hic vefat etmis gibi de gelmiyor artik.. Bilmem belki de beklenmedik oldugundan.. her gece yatmadan gonderilen duanin listesine girmis olmasi ilk gunlerde tuhaf geldi, simdi ona da alistim. Boyle her sey eskisi gibi.

Daha da mi ne yaptim?

Sabah kalktim, elimi yuzumu yikadim, orta parmagimi gozume sokmak suretiyle lenslerimi taktim, kahvalti yaptim, dislerimi fircaladim, ve benzeri.

PS:Kabak resmi calinti, emege hic saygim yok benim, adi neydi yaa sitenin free-extra gibi bi sey