bur staj baskentinden ve tabi annesiz-babasiz evimden ayrilamamaktayim. Ama yalnizim (maddeten) ve korkmaktayim (ki o yillar o sehirde kapkaccilik olsun, gasp olsun, hepsi saltanat surmekte, bu darbe yiyip duran beden de bundan nasibini coktan almis, o sahneleri tekrar ve tekrar yasamakta). Kafamdan istemeden yazdigim senaryolar da hep kotu sonla bitmekte, sanki Çaki'yi (Chucky) yeni izlemisim gibi bir odadan diger odaya gecememekteyim. Iste oyle bir gun, bir dost eli yardimima kosuyor ve bana sirli bir kitap hediye ediyor. Nokta. Canlanan sahne burda öldü. Yani neymis, korkuya care bulunurmus. Peki ozleme care bulunur mu? Hele bu saat olmus da hala aramamissa? Sonra pismanliga? Her gecen gun aleyhime islemekteyken, her gunun aksaminda kendi kendime sozler vermekteyken? Zamanin hizli akisina ve cildirticiligina karsi sabrim tukenmekteyken?Gece-gunduz, gece-gunduz, gece-gunduz, gece-gunduz, gece-gunduz.....
Tik-tak, tik-tak, tik-tak, tik-tak, tik-tak…..
2 yorum:
etiket ilginç olmuş, "özgür takılanlar" ama bu çaki mevzuu gerçekten bir ritüel oldu ...
tabi bu arada, seda oz'e burdan paket yapilmis tesekkurleri gonderiyoruz ayni anda yasanan duygularin bir tanesini eksiltip, su sahs-i maddi ve maneviyeyi bir nebze olsun rahatlattigi icin. her ne kadar kendisini tanimasak da.. taniyor muyuz yoksa?
Yorum Gönder