23 Haziran 2010 Çarşamba

First Class'taki Bir Garibanin Notlari

NOT 1: ooo bakiyorum da valizimi bir yere sigdiramadigimda umurlarinda olmayan hatta bik bik konusan hostesler gitmis, yuzlerinde gulumseme eksik olmayan valizime yer bulabilmeyi hayatlarinin gayesi haline getirmis hostesler gelmis!! Yani neymis? Ye kurkum ye’ymis!
NOT 2: Simartiyorlar ama beni!ucaktan inince normal halkin arasina karismasi zor olacak benim icin! Gerci zaten buraya pek de yakismadim da, kodaman kodaman amcalar ve ben, pek uyumlu ciftler olamadik. Nereye gitsem azinligim!
NOT 3: bari araya perde cekselerdi yaa, ne oyle biz yiyoruz onlar bakiyor:( bi de icki kokusu midemi bulandiriyor benim, kusmasi da sorun degil de amcanin takim elbisesi kirlencek, isin yoksa bir de suc at..
NOT 4: sonradan gormeligim belli olmasin diye yiyecek icecek tekliflerine gulumseyerek tesekkur ediyorum. “Mal senin degilse mide de mi senin degil” sorusuyla kendi kendime terapi yapiyorum.
NOT 5: yalniz bu ucakla cok uzatmisim ya yolu:( taaa nerden aktarma yapmisim, yer bulayim diye bu kitanin cografyasini hic dusunmemisim:( hafif kuzey doguya gitmem gerekiyorken, ben taaa guneydoguya gidiyorum, sonra da kuzeye cikiyorum. Haci kardes, cani cigeri ablasini ziyarete geldigi vakit bu aktarma yapacagim havaalaninda saatler gecirmistik, inince nostalji yaparim artik, kardesimden hatira diye oturaklari koklarim, sanki o iciyormuscasina Java chip coffee alirim…
NOT 6: bu arada, zaten okuyucu kitlem sen ben bizim oglan oldugu icin yazilarimda daha samimi davranabilirim, yani isimle hitap edebilirim:) karincam yaaa, gecen aramissin beni, ben aslinda hemen sana geri dondum ama acmadin, hayirdir? (yakinda burayi ozel e-mailim gibi kullanmaya baslicam)
NOT 7: ben seviyorum yazmayi.. zaten yanimda kitap da yok. Aslinda vardi ama gelisim de cok beklemeli oldugu icin bitirdim o kitabi. Simdi de ya satranc oynicam ya da yazi yazicam (ooof 34.5 dereceymis sicaklik, 20 dakika kalmis inmemize yaa, ben hic inmesem, anacim pilotun da ne cok konusasi varmis, len pilot abi sus da ucagi sur) biraz satranc oyniyim bari.. oysa bos islerden yuz cevirmeye karar vermistim ama kararlarima ancak bu kadar sadik kalabiliyorum:( ama calisicam demistim ya, calisicam insallah, cok calisicam, bir gun kendi paramla first classtan bilet alicam. “Hani bir gun fakir ama gururlu bir genc kiz vardi ya” diye baslayan cumleler kurucam tum pilot ve hosteslere. En buyugunden valiz hazirlayip check-ine vermicem ucaga getiricem, alin yerlestirin de mutlu olun dicem..

Hadi gel ben uzun uzun anlatayim sen de dinle, kac gundur zaten Turkce iki cift lafa hasretim, kirma beni

4 gunde 2 kez ucak iptali ile karsinizdayim! Evet hepsini Delta tek basinda yapti!! Ikincisinde cok daha olgunlasmis ve gozu acilmis buldum kendimi.. e ne demisler her sey insanlar icin!
Kendini ilime bilime adamis bunye olarak o konferans senin bu konferans benim gezerken bu sefer cok yoruldum, sorumluluk almayan yetkililerden, birbirinden habersiz ayni firma calisanlarindan, ve havalaninda hayat surmekten..
Hikayenin basina doneyim: gunlerden Pazar, icimde binbir sıkıntı uflaya puflaya bavul hazirliyorum, bir yandan da “canim hic gitmek istemiyor” diyorum Badem’e onbin defa. Ama el mecbur, beni dinlemek icin bekleyen (!) insanlari dusunup yola koyuluyorum. Ucagin kalkmasina 20 dakika kala guvenlikten geciyorum. Zaten gec kalmisim bir de guvenlik yoklamasinda gordugum “OZEL” ilgiyle gerilimlere giriyorum. Kosarak ucaga geciyorum, valizime yer bulamamamdan oturu hostesle ufaktan bir gerilime giriyoruz. Sunumuma hic calismadigim icin basliyorum ucakta tuhaf tuhaf sunum calismaya. Derken anons geliyor “pilotumuz yok” !!! iniyoruz ucaktan, siraya giriyoruz, siranin en arkasinda kaliyorum, ve sonra tam 3 saat ayakta baska bir ucaga yer bulmak icin bekliyorum. Kader cizgi’si izlemisligim oldugu icin, “eger ki ucak kalksaydi” diye baslayan cok kotu senaryolar uretiyorum, gecmise kader gelecege irade gozuyle bakmaya calisiyorum (yaaa STV’nin dizilerini kim izliyor ki diye dusunuyordun degil mi? iste Kara Murat benim diye baslayan klise seyler soylemek isterdim ama konu disi oldugu icin parantezi burda kapatiyorum). Sirada, benimle beraber bekleyen 100%yerli mali insanlara ne kadar sirin oldugumu gosteriyorum! derken saatler geciyor, “bu aksam sen baska bir sehre git, orda eger ki yer varsa gidecegin yere gidersin, yoksa bir gece kalirsin” teklifini reddedip sonraki gunku ilk ucaga rezervasyon yaptirmis bir sekilde kuzu kuzu evime donuyorum. Badem “gitme konferansa falan, soyle hocana” diyor, ikna ediyorum.
Sonraki gun oluyor, gecikme yasansa da variyorum, ordaki toplantima zor yetisiyorum. Beraber proje yaptigimiz ama baska sehirlerde yasayan hocalari gorunce neden bilinmez seviniyorum, sanki memleketlimi gormusum gibi ilgi alaka gosteriyorum.
Sali oluyor, sunumumu yapiyorum, gereksiz heyecanlaniyorum, hocam begeniyor ama ben beni dinleyen insanlari bir daha gormek istemiyorum. Aksamina, Muahmmed Ali Center’da resepsiyon oluyor, cakirkeyif 50 tane hoca gozumde saygilarini tamamen yitiriyor. Resim cektiriyoruz, hocam herkese beni tanitiyor, o ovdukce ben eziliyorum, cunku hakkaten dediklerinin ancak %10unu kapsiyorum, cok ama cok calismaya karar veriyorum (her zamanki gibi). Sonra faytonla tarihi trustik yerleri geziyoruz (en tarihisi 1850 falan). Sonra yine sabah oluyor, ben ucaga biniyorum, yine bir problem, yine ucaktan iniyoruz. Ama dedim ya bu sefer gozum aciliyor, bagajimi bile almadan siraya kosuyorum, caktirmadan one gecmek istyenleri uyariyorum, herkese korku saliyorum! Sira bana geliyor, gulumsuyorum, “bugun Far Far Away’e hic yer kalmamis” diyor gorevli, beynime kan sicriyor, “buraya gelirken de ayni seyi yasadim”la baslayan bir konusmayla memnuniyetsizligimi cok sert bir sekilde “nasil cingenelesebilecegimi tahmin bile edemizsiniz” bakislari altinda dile getiriyorum. Kadin hemen ayarliyor first classtan bir yer. Yani ne var insani “kotu” yapmadan halletseler su isi! Yani ne var hep cok yumusak kalabilsem, oyle tanisalar beni! Ama yok, aglamayan bebege meme vermiyorlar, hele ki yabanciysan bu gurbet ellerde, hiiic vermiyorlar. Bir de ustune yemek fisi istiyorum, kadin sasiriyor. Eee dedim ya ustalastim artik. Zaten yedigim icitigim gezdigim kaldigim hocam tarafindan karsilanmakta ama maksat Delta’ya giciklik olsun. Aksama kadar beni havalaninda bekletmeleriyle kiyas bile edilmez gerci ama.. icim rahatlasin!

10 Haziran 2010 Perşembe

CANLI YAYIN: BOLUM IV “21 KUZEY ENLEMINDEN”

(Tampa’dan girecektik, kara gorundu) Yediklerimi ictiklerimi anlattim gorduklerimi anlatmadim. Mayalara gitmeyi planliyordum aslinda, ama oraya turlar tum gunu aliyormus, konferansa da katilmam gerektigi icin gidemedim. Konferansta tanistigim ,hayata bakislarimiz cok benzeyen ve iki gun once tanimama ragmen sanki taaaa ezelden tanisiyormusuz gibi hissettigim ve cok sevdigim bi arkadasla bota binmeye karar verdik. Iki kisilik bot, kaptan musteriler!! 45 dakika gidiliyor orda dalip baliklara bakiyorsun. Ama turun adi “jungle tour” resimlerde de boyle orman gorunuyor, neyse dedik katilalim. Meger resmen kandirilmisiz, 5 dakika bir agac arasindan gectik ama ortada jungle mangle yok! Resmen 45 dakika okyanusa surduk botu (dalgalarda ziplamak heyecanliydi, surmek eminim daha da heyecanlidir:) )3 bot musteri, 1 bot rehber. 4 botu bagladi rehber, biz dalmadik tabi. Sonra obur botlardaki bayanlar da (aileydi onlar) dalmadi, yarim saat, okyanus ortasinda minicik botlar dalgalarda sallanirken muhabbet ettik, bi de ben botun en ucuna oturdum ayaklarim da suda. Piranalar varmis ama insana bi sey yapmiyorlarmis, goremedim ben. Donduk sonra. Odaya varinca aynaya bi baktim, sok oldum! Gunes yukardan vurdugu icin elmacik kemiklerim burnum ve alnim yanmis geri kalan yerler beyaz, hala o komik halde dolaniyorum. Bakalim Badem beni gorunce taniyabilecek mi?:)
Sonra dun aksam hediyelik alayim dedim, adi bi tuzluk bile 12 dolar! Almadim. Sabah da 6’da sahile indik, su ilikti resmen. Kahvalti mahvalti yaptik, sonrasi da malum, canli yayinda aktariyorum.
Yanimda cekik oturuyor, iyi insanlar yaa. Iyi niyetliler. Bilmem hep ezildikleri icin mi, kulturden mi, cok halk adami hepsi.. Aslinda bu gittigim yerdekiler de oyle ama cok rahatsiz oldum bu 5 gun boyunca. O kadar baktilar bana o kadar baktilar ki (ki Far Far Awayde de bakarlar ama bunlar abartti bence biraz) oda arkadasim da benim yerime onlara bakti uzun uzun:)
Iste BTS’nin 5 gunu! Donunce yayinlarim artik ama cok uzun oldu, deli gibi yaziyorum, goren de bi sey yapiyorum zannedecek:) Bu kadar uzun yaziyi ben bile okumam, kesip kesip mi yayinlasam?
7.5 saat sonra ikinci ucagimdan da inip evime dogru yol aliyor olucam ins. O degil de Badem’i cok ozledim. Bilmem, onun yaninda kendimi guvende hissediyorum, hicbir sey icin endiselenmiyorum. Biliyorum ki halledecek, halledemese de baska cozumler bulacak ve biliyorum ki beni hep kendine tercih edecek…
(sabritas yetmedi bana, cok aciktim:( )
Neyse, Adios diyelim, kitaba donelim. Hadi bi de soru sorayim:) manzana nedir?

CANLI YAYIN: BOLUM III “BOGAZLAR MESELESI” :)

Bir de yemek meselemiz vardi tabi. Memlekette vejeteryan bi sey bulmak imkansiz! Direk et olmayanlarda dahi domuz yagi kullaniyorlar ucuz diye. Buraya kadar gelip de her gun subway yemeyelim duygusuyla doldugum bir gun, icinde et gorunmeyen yemek icin soyle bir konusma yasandi, ayni konusma 5 kez tekrarlandi:
BTS: Bunlara yag katiyorsunuz degil mi?(ingilizce sordum tabi)
Satan kadin: yes, si
BTS: hangi yagi katiyorsunuz? Hayvan yagi mi?
Satan kadin: no oil, no oil (yag yok, yag yok)
BTS: !?!? :o?? (valla 5 kez sordum)
Adamlarin memleketine gitmisim, kimseden keni dilinden baska bir dili konusmasini beklememeliyim ama o zaman anlamiyorum de, ugrastirma di mi ama! Haksiz miyim simdi sorarim sayin okuyucu??
Anaaaam, simdi de ucakta yemek servisi basladi vejeteryan bi sey yok!!! Neyse “sabritas”la idare edeyim bari (bknz. Lays)
Iste ondan sonra ve once sadece subwayden tuna yiyebildik. Hatta dun aksam tuna kalmamis, ekmek arasi marul tatsiz zeytin yedim (yine subwayden) (oda arkascigim sagolsun paylasti benle kendi yemegini) iste oyle zordu hayat. Atayurttan Far far away’e gelince de cok zorlanmistim, hicbir sey yiyemiyorduk disarda ve dahi alamiyorduk marketten falan, sonra alistik ogrendik. Simdi Far far away yemek konusunda cennet gelecek bana. Fedakarlik yapip dunyanin dort bir tarafina giden insanlar geldi simdi aklima. Su bile bulamayanlar varmis, utandim kendimden. 5 gun kaldim surda (ki kendi istegimle geldim, bir fedakarlik soz konusu dahi degil) 5 sayfa sikayette bulundum!!

CANLI YAYIN: BOLUM II “OTELDEN”

Her sey 5 gun once basladi:) Far Far Away’den daha da far far away Atayurda benzer bir memlekette (cografi olarak degil de insanlar ve tavirlari olarak (bknz. Turist kaziklama, her seyi 5 kat fiyatina satma, pazarlik, yolda yururken bi seyler satmaya calisan cocuklar, tur ayarlayan insanlarin sen yoldan gecerken dahi sana yapismasi pesini birakmamasi, sonra biyikli amcalar, kiz kesen delikanlilar, cana yakin insanlar, plansiz sokaklar, yola atlayan yayalar, kural tanimayan soforler)) su kaybimi en aza indirerek yasam mucadelesi vermeye calisiyorum(dum). Atayurttaki universitemden sinif arkadasimla paylastigimiz odaya Cumartesi buranin saatiyle aksam 10da ayak basmamla cenemizin dusmesi bir oldu. Konferanslar sag olsun yilda bir iki kez bizi bir araya getiriyor:) o gece odamizin hemen yani basinda bulunan motorun sesinden uyuyamadik. Bizim kizin gozu cok aciktir sonraki gun aksam cooook uzun telefon konusmalarindan sonra (bknz. Ingilizce bilmeyen biriyle ingilizce konusmak) atan tepesiyle okyanusu ucundan kiyisindan goren odamiz (bknz. Oteldeki en ucuz oda) 3 tarafi okyanus manzarali odaya terfi etti (bknz. Balli olmak). Artik dalga sesi ninnisiyle sabahlari uyanmakta zorlansak da huzurluyduk:)

CANLI YAYIN: BOLUM I “UCAKTAN”

Hola! Gulf stream sicak su akintisinin uzerinden geciyorum su an. Yanimda kitabim var aslinda ama bitmesin diye okumaya ara verdim. Hz Aise (RA) ‘in hayatini okuyorum, oyle derin ki hayatimdan utaniyorum.
Konferans bitti, sunumum aksaksiz tamamlandi cok sukur, sorulara da cevap verebildim. Makalelerini kendi arastirmam icin kullandigim iki hocayla da tanistim, hatta birisyle bir diger konferansa toplanti yapma karari aldik, digeri de her turlu yardimi yapacagini soyledi, yani konferanstan yana Allah’in izniyle ve herkesin dualariyla yuzum ak:) (masallah diyelim)
Ama ben tedirginim biraz su an.. Ucak yolculuklarini severim (hele ki cam kenarindaysam:) ezelden cam kenarina karsi bir istiyakim vardir) yani bilmem kac mil yukarda ucsuz bucaksiz su ustunde bulunmamdan degil tedirginligim.. Bilmem belki de sabah sabah resepsiyondaki insanlarla resmen tartistigim icin olabilir, hala hakli oldugumu dusunuyorum. Kimseyi sikayet etmek istemezdim ama bana yalan soylemeleriyle ve yalanlarini daha sonra ortaya cikarmamla giciklik damarim iyice kabardi, ilk is onlari rapor etmek olucak! Evet, hanim hanimcik kisiligimin altinda sakladigim cirkef yuzum boyle durumlarda ortaya cikiyor, ben dahi sasiriyorum kendime!

3 Haziran 2010 Perşembe

Basliksiz bir yazi

Pazartesi sabahindan beri, acizligimi tekrar ve tekrar anlamamla beraber, icim ofkeyle dolu. israilin bu kadar ileriye gidebilecegini dusunmemistim.. Ama beni asil uzen ve daha da sinirlendiren israilin piskin tavri, “ne icin ozur dileyecekmisiz” diyebilmesi ve Far far away’in icinde bulundugu ulkenin de bu simarikligi-azmisligi desteklemesi! Daha da otesi burdaki bir suru insanin israile inanmasi ve “o gemiler insani yardim gemisi degil, silah tasiyan gemilerdi” diyebilmesi. Anlatsan da degisen bi sey yok… Okumayacagim bir daha burdaki haberleri diyorum, dayanamiyorum. Sinirim yine bozuluyor. Yok efendim neymis, israil cifte standart uygulandigini soyluyormus, Afganistan’a ve Irak’a saldirildiginda saldiran ulke yapmis sorusturmayi, simdi bunlar da kendi suclarini kendileri sorusturmak istiyorlarmis. Ne diyeyim, al birini vur otekine! Yasadigim topraklara asla vefasizlik etmek istemem, ama israil karsisinda bu kadar silik kalmalari ve dahi desteklemeleri kendi kendimi yememe sebep oluyor. Asil uyariyi tabi ki “super guc”lerden degil de O’ndan bekliyorum. Dun bir arkadas “eceli gelen kopek cami avlusuna” dedi, oyle olmasini umit ettim. Kendi incir cekirdegi dertlerimi oyle buyutmustum ki, asil dert neymis anladim. Dualar edilsin, e-mailler, mektuplar gonderilsin, urunleri boykot edilsin.

Dun, burda israili protesto gosterisi vardi, once tereddut ettim, asiriliklardan fitraten hoslansam da sonuc itibariyle kotu olmasindan cekindim. Sonra da dedim, belki birilerinin uyanmasina vesile olurum, ben de gideyim. Bademi de ayarttim, sehir merkezine gittik. 15, tas catlasa 20 kisi katilmis protestoya! Yaridan cogu buranin yerlisi, dini baska ama vicdani ayni insanlar. Hatta organize eden bayan dahi Musluman degilmis. Elimizde pankartlar yolun kenarinda dikildik, agzimizi acmadik. Bazilari sizi destekliyoruz dedi, gecti, bazisi da kufurler ederek. O kadar az kisi olmamiz icimi yakti.

Iste boyle umutsuz oldugum vakitte, Turkce olimpiyatlari umut oldu bana. O guler yuzlu cocuklar, hele o Dövran, ne sevimli ne tatli. Cok klise ama hakkaten “sevgi tohumlari” atilmis. Bana da “atmayi akil edenden de, atandan da, sulayandan da razi ol Rabbim” demek dusuyor. Seviyorum!

2 Haziran 2010 Çarşamba

Mesaj

"İşte bundan dolayı İsrail oğullarına kitapta şunu bildirdik:Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur.Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur.Resullerimiz onlara açık âyetler ve deliller getirmişlerdi.Ne var ki onların çoğu bütün bunlardan sonra, hâla yeryüzünde fesat ve cinayette aşırı gitmektedirler" (Maide suresi, 32. ayet)