11 Kasım 2012 Pazar

Son'a yaklasmanin dayanilmaz hafifligi, ve stresi, ve tarif edemedigim degisik duygulari..

Son bir aydirki halimi anlatan bu karikatur esliginde, bu cuma insAllah #16Kasim2012, doktora savunmami yapip ozgurluge* adim atacagimi (yani tabi komitedekiler calismami begenirlerse, yoksa #silbastan) duyurmak istedim. Aslinda o kadar da stresli degilim biliyor musun? yani degisik duygular icinde oldugum kesin, ama bu stres degil sanki. ya da yillar gectikce duygularim da mi lackalasti nedir.

Allah izin verirse bu persembe, Badem'in dersinden sonra "Far Far Away"e "is" amacli son yolculuguma cikmis olucam. cuma sunum, cuma aksami ya aglamalar ya da gulmeler, haftasonu canlarla bulusmalar, ve pazartesi sabahi da yurda donus seklinde bir planimiz var. Tabi hocam daha uzun sure kalmami isteyebilir. o zaman Badem beni bekleyemez doner sanirim.

Isbu yazi, son 6 gune girdigim su zaman diliminde sizlerden dua istemek amacli kaleme alinmistir.
Allah komite hocalarimin dillerini baglasin, benimkini de cozsun bi guzel:)

"sonra"si icin planlar yaptim bile:) #hergunebirmisafir projemi hayata gecirmeyi planliyorum:)

*ozgurluk: sabah istedigim saatte kalkma, gece istedigim saatte yatma, canim istediginde istedigim aktiviteyi yapma (sanirim "ozgurlugu yanlis anlamisim ben :/ )

28 Ekim 2012 Pazar

Keske her gun bayram olsa di mi?

Ben bayram tebrigi yazayim derken bayram bitiyor bile..
Allah, bayramin anlamini idrak ettigimiz/edebilecegimiz nice guzel bayramlar nasip etsin!
(gec de olsa) bayraminiz mubarek olsun!

Ozel bir prensese ozel bir not: aradim ulasamadim, dogum gunun kutlu olsun teyzesinin gulusu

19 Ekim 2012 Cuma

Kendi anlamlarimi yukledim sana firatcan

*ugur gursoy karikaturu

11 Ekim 2012 Perşembe

Iki dakka bi sey yazcam cikcam

iste ben bugun yine disciye gittim, yine kanal tedavisi oldum (boylece agzimda su gencecik yasimda (!) 4 adet kanal tedavisi, 2 adet kaplama, bilmem kac tane de dolgu olmus oldu, 20lik dislerimin de henuz cikmadigini varsayarsak soyle bakalim kac tane disim normal?) neyse iste, malum bende disci fobisi var, oyle boyle degil, daha ben o koltugu gorur gormez anormal hareketlerde bulunmaya basliyorum, kalp atisim hizlaniyor falan, goren de kolumu bacagimi anestezi uygulamadan kesecekler sanir! Babam tabi bu duruma cok uzuluyor, yani damarlarimda onun kanini tasidigim halde nasil olur da boyle korkak olurum ona uzuluyor daha cok:) neyyyse, bak iki dakka dedim, cenem dustu, zaten aksamdan beri de kimseyle konusmuyorum! Badem konferansa gitti, ben yalniz ve uzgun takiliyorum. ne diyordum, hah, iste benim bu fobim var diye ben yillaaaardir, "yea acaba niye tamamen insani uyutmuyorlar, hele ki o viz viz calisan alet kullanimdayken uyutsalar ya" diye hayaller kurardim. bir diger hayalim de saatlerce agzimi acik tutmakta zorlandigimdan, agzimin icine bi sey koysalar da ben acmasam o acsa ile alakali bi seyler. bugun ne oldu biliyor musun? hayallerim gercek oldu!!! cunku ben, cok sevgili discim henuz igne asamasindayken ortaligi birbirine katip (bknz. bogurerek aglamak) kadinin elini kolunu tutmaya calistigim icin, kadin dedi ki "sana bi sey vericez, bilincin acik olacak, ama rahatlicaksin, bu sacma sapan hareketlerine bi son vereceksin" (bu sacma sapan hareket demedi tabi de, gozlerindeki nefret buna isaret ediyordu), ben de "eger ki o seyi igne yoluyla vermeyecekseniz, olur" dedim. bi yandan da bunun ne kadar etkili olcagini bilemedigimden mesafeli davrandim. neyse meger bi gazmis o, bunlar bana bastilar gazi (nitrous oxide-bir diger adi gulme gaziymis). Allah'im 5 dakika gecmeden ben bi agirlastim bi agirlastim, ondan sonrasi beyaz bir isik! bi de bilincin kapanmicak demisti doktor! aslinda tam kapanmadi, beyaz isigi hatirliyorum, boyle basim donuyor falan. kadin benden illallah etti de cok mu verdi acaba diye killaniyorum. disci "bir dahaki sefere en bastan bunu verelim sana" dedi, ben hala etki altindaydim, deli deli guluyordum (ki etkisi baya bi surdu, Badem beni almaya gelmisti, once korktu noluyor diye, ben anlatinca, keyfim de fazlasiyla yerinde olunca, nerde satiliyormus, ara ara verelim sana diye de destek oldu disciye) 4-5 defa daha gitmem gerekiyor disciye, eger hepsinde alirsam uyusturucu bagimlisi olup cikmaktan korkuyorum. boyle millet hap alip ucuyor ya, onun gibi bi sey miydi neydi bilmiyorum ama bugun keyfim baya bi yerindeydi. agzimin bi tarafi uyusuk, ama ben gulup duruyorum falan yarim agizla yamuk yamuk:)) bak hala guluyorum. bi de kadin bana "merak etme burdan cikar cikmaz araba bile surebilirsin" demisti, ama yok 4-5 saat etkisinde kaldim resmen, ki sadece ilk yarim saat verdiler o gazi. neyse tabi o haldeyken agzima da bi sey koydular, acmadim ben agzimi, o kaldirac gibi olan sey acti..
simdi burdan yetkililere seslenmek istiyorum, madem boyle opsiyonlar var niye yillarca azap cektirdiniz bana? yillarca disciler benden ben discilerden nefret edip durduk, niye nifak tohumlari serpistirdiniz aramiza? oysa bugun oyle miydim, mutluluktan kadini opcektim, sevgi, baris, falan.

9 Ekim 2012 Salı

...............



Saat geceye yakindi, ben de utu yapiyordum Vahdettin. Sonra babannem geldi aklima, zaten hep aklimdaydi da, daha yogun geldi. Oyle cok animiz var ki… soyledim mi sana Vahdettin, ben Turkiyedeyken kaybettik onu. Iki gece istanbulda abimlerde kalip sonra da memlekete gidip onu ve herkesi gormekti planim. TRdeki Ikinci gecemde abim beni uskudar iskelesinden alinca, “hazirlikli ol, yarin babamlar seni havaalanindan alinca eve gitmeden hastaneye gidebilirsiniz” demisti de, anlamamistim ilk basta. Meger Vahdettin, o gun babannem ikinci felcini gecirmis bilinci kapanmis, hastanede kaliyormus. Nisanda onu ziyarete gidebildigim icin tekrar sukrettim,son konusmamiz oymus meger.. aslinda o felcli hali bana cok dokundugundan bilincinin kapanmis olmasina onun adina sevindim, en azindan kendi haline uzulemeyecekti artik.. aynen abimin dedigi gibi oldu, eve ugramadan hastaneye gittik. Babannem yatiyordu, sanki uyuyor gibi, sanki birazdan uyanacakmis gibi. Doktorlar en fazla 3 gun omur bicmisler. Yanibasindaki birinin olumunu beklemek de garip bi sey Vahdettin. Refleks olarak kalan nefeslerindeki herhangi bir degisiklikte “acaba”lar geciyor insanin icinden. Insanin surekli Kuran okuyasi, besmele cekesi ve boylece son anda imani almaya calisacak seytani yaklastirmayasi geliyor. Kuran okunan yere seytan gelemiyor ve boylece de son anda imandan dondurmeye calisamiyor di mi Vahdettin?

Iste ben utu yapiyordum Vahdettin, anilar canlandi bir bir. Haftasonlari bizimkilerle internetten goruntulu konusacagimiz zaman “BTS geldi mi?” diye sorarmis annemlere. Akil sir erdiremezdi nasil oluyor da taaa nerelerden canli canli konusabiliyor olmamiza. Sanirim o saatlerde benle konusmaktan cok o durumun saskinligi icinde oluyordu. Babannem TVyi ilk ne zaman gormustur bilmem, ama bizim evdeyken izledigi dizileri gercek sandigini bilirim. “baba evi” diye bir dizi vardi da babannem dizlerine vurmaktan izeleyemezdi, cok uzulurdu cook. Ordaki adami amcama benzetirdi de “suleyman cikti” derdi hep. Dizilerde oynayanlari baska bir programda gordugu vakit “bu daha dun dogurmadi mi ne tez kalkti ayaga”dan tut  “bu olmedi mi”ye varan saskinliklar icinde olurdu. Biz evde yokken de elektrik harcanmasin diye acmazdi hic TV’yi.. belki de pencereden bakmak daha kendine has idi. Yoldan gecen herkesi ismen olmasa da cismen tanirdi, bize anlatirdi. Evin arkasindaki engelliler okulu onu uzuntulerden uzuntulere sokardi.
Dedemin vefatindan sonra cogu zaman bizde kalirdi, yazlari giderdi koye, soguklar baslayinca gelirdi. Ablam evlenmeden once oturma odasinda kalirdi, sonrasinda  oda arkadasim olurdu. Aksamlari yatsinin okunmasinin hemen ardindan dedigi “hadi cok calistin yatalim artik” cumlesine “sen yat, ben calisicam daha erken” diye karsilik vermem su an icimi acitiyor biliyor musun Vahdettin. Oysa babannem isigi kapatmam icin soyluyormus bunu.. ne vardi sanki salona gitsem orda calissam.. yok iste, tam ergenligime denk gelen yillar olmasi itibariyle pek de iyi bir torun olamadim ben. Gerci beni cok sevdigini bilirdim, hatta herkes bilirdi cunku Allah rahmet etsin istinasiz her torununu (bizimkiler haric) hemen bana kurban ediverirdi (not: “bilmem kime kurban ol” bizim oralarda cokca soylenen, birini baska birine tercih ettigini ifade eden bir cumle. “kurban olurum” da cok kullanilir, ama bunlar yanlis tabi, “Yaratana kurban olurum” denmeliymis. Babanennem bilmezdi bunu, bilse soylemezdi eminim). Zaten ben TRdeyken vefat edisine ve benim de cenazeye gelebilmeme hemen herkes “zaten seni cok severdi” yorumunu yapti. Tabi ki hicbiri elimizde olan seyler degil. Ama ben de cenazede olabildigime memnun oldum. Ne tuhaf di mi? yani cenazeye katilabildigine memnun olabilmek ne tuhaf.. “cenaze” ve “memnuniyet” kelimelerinin ayni cumle icinde kullaniliyor olabilmesi.. doktorlar 3 gun omur bicmisti ama babannem 20 gun o halde hayatta kalabilmisti. Ben memleketten, annemlerden coktan ayrilmistim, Badem’in memleketine gitmistim, 5 gun sonra da buraya gelecektik. Derken 1 eylul sabahi 5:30da telefon caldi, arayanin babam oldugunu gorunce zaten anlamistim. Hem zaten bekliyordum da, niye oturuverdim yere oylece. Olum ne kadar beklenirse beklensin, olen kac yasinda olursa olsun, neden bu kadar koyuyor insana?  Babam “annen 7’de Ankara havaalaninda olacak, sen de ona yetis istersen kardesinle gelecekler” dedi. Annem de dayimin torununun dugunu icin baska bir sehirdeydi, gidip gitmeme arasinda kalmisti, biz de “ebeme bi sey olursa gelirsin hemen” diye gazi vermistik. Annem babannemin son gununde yaninda olamadigi icin tum cenaze boyunca cok uzuldu, “olsun, yikamasina yetistin” diye teselli ettik. Ben anca 7 ucagina yetisebildim, 11 gibi Ankaraya vardim, abim aldi. Sanki o zaman babannemin cenazesine gitmiyormusum da babamlari gormeye gidiyormusum gibi hissettim. Ta ki eve varincaya kadar… ikindi namazini muteakip kilinan cenaze namazinin ardindan koye gittik, cenaze arabasi onde, biz arkada. O tabuttakinin yakinin oldugunu bilmek, cok garip duygular bunlar. Hele sonra tazecik kapanmis mezari ziyaret etmek…
Utu yapiyordum Vahdettin, saat geceye yakindi. babannem geldi aklima. Oyle cok animiz var ki Vahdettin. Once gulumsemeli olanlar geldi, sonra babannemin vefat ettigi gercegi, sonra iste artik utuledigim gomlekleri falan goremez oldum. Badem geldi yanima,teselli etmeye calisti ama icimin acisini dindirmedi Vahdettin. Tamam helallesmistim, tamam beni cok seviyordu ama tam ergenligime denk gelen yillar olmasi itibariyle pek de iyi bir torun olamadim ben. Beni bilirsin Vahdettin, yemek esnasinda cikan seslere duyarliligim beni gicigin onde gideni yapiyor. Iste ben, babannemin yemek yerken agzini saplatmasina dayanamaz (?) anneme surekli sikayette bulunurdum. Annem ne derse desin ikna olmazdim. Dedim ya iste giciktim. Artik bilmem kac kere bunu dile getirdiysem anneme, annem de “cocuklar rahatsiz oluyor”mihvalinde bi sey demis babanneme, babannem de “cocuklar rahatsiz oluyorsa ben sizden sonra yiyeyim” demis. Allah’im bunu duyunca oyle cok uzulmustum ki, hala vicdan azabi cekerim o simarikligimdan dolayi. Zaten kendi evinde degil, oglu da olsa baskasinin evinde kaliyor, bi de ona bu lafi soylettim. Ne vardi sanki sabretseydim! Sonra yine ben ergenken, babannem usutmus. Babannem usuttugu icin birden yere kustu, odada sadece benle o vardik. Ben ne yaptim biliyor musun? Arkami dondum, cunku ben uyuzunun her seyden midesi bulanir. Kusan birinin ardindan kustugumu cok hatirlarim. Babannem de o halinde bi de oralari temizlemeye ugrasiyordu. Annem geldi bu arada, hemen babannemi kaldirdi, oralari temizledi. Sonra da bana bi kizdi “niye babannene temizletiyorsun hasta zaten, niye sen temizlemiyorsun” diye.  Ne vardi sanki temizleseydim! Bilmem babannem bu son iki animi hatirliyor muydu, ama ben hic unutamadim.
Saat coktan gece yarisini gecmisti Vahdettin, utuyu oylece biraktim. Ben cenazede bu kadar aglamadim.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Gidisim suskun olmustu ama donusum muhtesem olacakti, o da olmadi



Boyle donmeyecektim yazmaya, “heyooo” cigliklari esliginde, “oohh be kurtuldum” olacakti ilk basligim, yaz ortasinda “ara” verirken boyle hayal etmistim donusumu ama ben haaala “tez yazmakta” oldugumdan haaalaa “offff yea, yine ders” modundayim. Allah’im bi bitmedi gitti!! En son artik kasim basi diye konustuk hocayla ama amma yogun tez komite hocalarim varmis, herkese uygun bi gun ayarlayamadik henuz! (Simdiye kadarki yazdiklarimin ana fikri : “hala mezun olamadim, hala tez yaziyorum”). Hatta bunlari nerden yaziyorum biliyor musun? Kutuphaneden, ikinci evim de burasi oldu, yakinda burda calisitigim masaya bir masa lambasi alip, karsimdaki duvara da notlar yapistirmayi planliyorum.
Oyle bir selam vereyim, merak edenlere terbiyesizlik etmeyeyim diye yaziyorum bu satirlari. Tezim bitince daha cok gorusuruz demek isterim ama eger ki ben kendimi taniyorsam ders calismak zorunda olmadigim zamanlarda bos islerde ugrasmayacagimdan daha az yazar olurum. Hatta oyle eminim ki sabahlari hic isim olmadigi icin erkenden kalkarim, yaparim bunu.
Bi de iste gecenlerde bi can’la maillesiyorduk, bunalim ruh halimi yansittim kendilerine, o da dedi ki “aaa, sen hayatimda tanidigim en neseli insansin” , evet ben de sasirdim ve  yavrucagizin hayatindaki en neseli insan bensem digerleri nasil , bu kizin nasil bir hayati var diye de endiselendim (yok ya, hic endiselenmedim, uyduruyorum ne yazik ki) bu cumleyi, yani “en neseli” degil ama “neseli” kismini cok duymuslugum vardir. Insanlar (ben insan degilmisim de baska bir turden bahsediyorum sanar okuyan da) beni neseli sanirlar genelde. Nasil bir tipim varsa, sanirlar ki benim hic derdim sikintim yok, her seyi kolaylaikla hallediyorum falan filan. Ama oyle degil iste, omuzlarim catirdiyor resmen cogu kez, ve ben altinda kaliveriyorum bocek gibi. Yerden kazinamiyorum da bunalimlarin kucaginda buluyorum kendimi. “Musluman bunalima girmez” sandigimdan bunalimim katlaniyordu cogu kez ama gecenlerde okudugum bir yazi (bknz Mustafa Ulusoy, “Musluman bunalima girer mi?”) Muslumanin da bunalima girebilecegini yazdi da ben de gonul rahatligiyla giriyorum artik:)
Ben bi de Atayurda gttim malum, ordaki maceralarimi (?) insAllah yazarim bi ara. Yazima burda son verirkene, hepinizi hasretle kucakliyor, bagrima basiyor ve en sevdigim yiyeceklerden biri olan bir tarifle sizlere veda ediyorum:
Saglicakla
Borulce salatasi:
Taneli borulce (taneli olanlar daha lezzetli olurmus, hatta mumkunse kurtlu olsun, bu da borulcenin organik olduguna dalaletmis, ben her turlusunu seve seve yerim)
Su
Zeytinyagi
Limon
Tuz
Yapilisi: borulceler, tezmilenir, ve suda haslanir, haslanan borulcenin suyu suzulup (ki annem – Badem’in annesi olan annem- -aslinda benim kendi annem de egelidir ama su an bozkirin ortasinda yasadigimizdan bizim oralarda olmaz borulce, sag olsun ben cok severim diye de annem – Badem’in annesi olan annem- her gun nerdeyse yapar bana--- az suyla haslar, suyunu pek suzmez o yuzden) uzerine tuz atilir, sonraaa an hasindan zeytinyagi ve limon, oh oh, agzim sulandi yazarken! Artik yemek icin gelecek seneyi beklemek gerek Allah omur verirse.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

iftar menusu yayinlamayani bu camiadan siliyorlarmis!

Selamun Aleykum mubarekler! (Ramazan girince havaya giren BTS girisi)
--------
Bu Ramazan birazcik degisik.. simdi biz tasinmistik ya gecen sene (waow, bir sene olmus nerdeyse!) evimiz de turk vakfinin karsisinda sayilir, yurume 5 dakika vakfa. Vakif dediysem, mescidi de var icinde. Boyle yatsi serinliginde yuruye yuruye mescide gitmek, beni benden aliyor. Oyle mutlu oluyorum ki! Sanki atayurttaymisim de evin dibindeki camiye gidiyormusum gibi.. sanki annemle yan yana namaza duracakmisim da namaz bitince caminin yaninda babami bekleycekmisim gibi.. tek eksigim mescide onceden gelip muhabbete baslayan mahalleli teyzeler..

Buralarda guzel geciyor Ramazan.. zaten gurbette hep guzeldi.. ilk gun herkes vakiftaydik, hep beraber yaptik iftari bahcede. Sonra iste pazar gunu eve misafir cagirdik. artistlik yapiyordum "iftara 2 saat kala girerim mutfaga, hallederim yea" diye, amma velakin hadi dedim, Ramazanin basi, iftara 2 saat kala ayakta kalmaya dermanin kalmayabilir sen oglenden yap bitir, hem sonra ders calisirsin (offfffffff) dedim kendi kendime. Cok yanlis dusunmusum!!!yaklasik 6 saat gecirmisim mutfakta!!!!!!!!! sonuc olarak 6 saatlik is yapmis olsam neyse, ama elde var 2 saatlik is! nasil becerdim, bereketi nasil kacirdim anlamadim! Bir daha erkenden girmeyecegim mutfaga, ben az zamanda cok isler yapabilen bir neslin torunuyum, cok zamanda cok isler yapabilen degil, illa tutusmam gerek! Hadi yeri zamani gelmisken dislanmamak icin bir de iftar menusu vereyim:

-taze fasulye, hic su eklenmeyen, domatesin suyuyla piseninden
-sebzeli bulgur pilavi
-salata
-cacik
-SUUUUUU

bu menu kendimiz icin tabi ki, misafire firinda et yemegi ve yogurt corbasi da yaptim. Aaa bi de baklava yaptim, aferin bana. Yazin bi vakti dayadim baklavayi. Tabi ki bunlarin hicbirinin resmini cekmedim, zaten o haldeyken aklima bile gelmedi malum. sen hayal et artik taze fasulyeyi (!). ben de Ramazan girdiginden beri ayva tatlisi hayal ediyorum! Ramazan tatlisi demek ayva tatlisi demek benim icin! Aaah ah kalmadi artik o Ramazanlar (!), yok artik ayvalar mayvalar. Ama hurma var! Arabistanin ya da kaliforniyanin gobeginde dogmusumcasina severim kendilerini. Bozkirin gobeginde buyumuslugume bakmam, bir oturusta 907 gram hurmaya bana misin demem normal zamanlarda.

Yea uzatmayayim da, benim 15 gun icinde tezimi yazip bitirmem lazim.. ama oyle yogun geciyor ki Ramazan masallah, zaman kalmiyor. Sahura kadar oturup ders calisma plani yapiyorum, sonra bi bakiyorum ki bloga yazi yaziyorum! yok bu boyle olmayacak, size soz vereyim Ramazan sonuna kadar yazi yazmayayim, cok yazasim gelirse elime vurayim, zamani daha "manali" seylerle gecireyim. Zaten Ramazan bitinceki ilk yazim "git git gidaaak" diye baslar, cunku her gece bir tane haslanmis yumurta yiyorum, yumurta yiye yiye yumurtaya donusup bayrama tavuk olma ihtimalimden dolayi yani...




19 Temmuz 2012 Perşembe

Eksik bir sey mi var hayatimda?

Benim baglanma sorunum var vahdettin, bak baglanamama degil, direk baglanma, cabucak baglanma sorunum (sorunsal mi desem yoksa, daha mi havali olur acaba). Insan harici her turlu varliga cok cabuk baglaniyorum, ve o kadar icsellestiriyorum ki bazen onlarin canli olmadiklarini, canli olsalar da beni pek de sallamadiklarini unutuyorum. Mesela dunden beri Rifki'ya uzuluyorum, ama ne uzulmek, dun onu oylece bir basina vakfin bahcesinde gorunce gozlerim bildigin doldu, yanimda Badem olmasaydi aglayacaktim da, Badem benim icin endiselenmesin diye aglamamak icin konuyu degistirdim, zaten normalde de bi konudan bi konuya saniyenin binde biri bir zaman diliminde gectigim icin dikkat cekmedi. Rifki, 3 yildir kahrimizi ceken, benzini su gibi icen ama benzin ucuz oldugu icin "helal olsun" dedigimiz, deri koltuklari nedeniyle kisin donduran, yazin yakan, surebildigim ilk goz agrim, canim arabamiz. Ama biz bu emekciye ne yaptik? yeni bir araba alinca (mertcan), Rifki'ya vefasizlik edip onu vakfin bahcesine terk ettik! Tamam sitemize sadece bir araba park edebiliyoruz ama madem oyle Mertcan'i biraksaydik vakfin bahcesine di mi?

Bu baglanisim ilk degil ki! Mesela Emrah, terk edilmis minik kedi. Ben onun kedi oldugunu unutmustum sanirim. Sonra Tirbuson, kucukluk yillarimdaki ilk ve son ev hayvanim, beyaz minik bir tavsan, ki bu ismi abim koymustu sanirim, cunku bir tavsana tirbuson ismini koymak pek de benim tarzim degil. Sonra Gulnaz, can cekisen cicegim. Salih'im, ilk laptop'im. Neslisah ve Meliksah, Badem'le bir ara ayni anda kullandigimiz ikiz laptoplar. Cafer'i (sincabim) de atlamayayim, uzun bir birlikteligimiz oldu sonucta. haaa Suha da var, ismi hak eden irilikte bir bocekti kendileri sonucta. 

Ben kucukken, kendi kendimeyken bile cok guzel oynarmisim oyuncaklarimla, onlari konustururmusum hep, hic zararim yokmus masallah. Hayal dunyam cok kuvvetliymis. Bu insan harici varliklara baglanma sorunsalimi (evet evet, daha havali oluyor kesinlikle) halletmek icin belki de cocukluguma inmek gerek. Uff kardesime o kadar dedim benim isime yarayacak bir tibbi uzmanlik alani sec kendine diye (gerci psikiyatriyi onermemistim o aralar, cok daha buyuk(!) sorunlarim vardi) hatta ailede cok buyuk baskilar yasandi, herkes cocugu kendine hizmet ettirmeye calisti, ama o yilmadi, hayallerinin pesinden gitti ve genetik tercih etti. Gerci babam da bizim navigasyon aletine "Dilbaz" ismini takmisti, annem ilk bulasik makinasina "leydi kizim" derdi. Bendeki durum genetik de olabilir yani:)))

Neyyyssse, belki de sorunun kaynagi isim takmakla alakalidir Vahdettin.

17 Temmuz 2012 Salı

Boceklerle bu kadar cok anımın olmasi killandirdi simdi beni

Diyet yapmaya karar vermemis olsaydim gecenin bu saatinde canim hic istemedigi halde bir kase dondurma yemezdim, ki kendileri gunun 6. kase cilekli dondurmasi olurlar. Bilirsin doyamam cilekli dondurmaya, ve bilirsin her diyet yapma kararimda yeme aşkım istiyakim arttikca artar, yani dam baca yenilse onlar bile kalmayacak seviyeye ulasir. Gerci tezimi yapma-yazma zorunlulugum olmasaydi da gecenin bu saatinde canim hic istemedigi halde bir kase dondurma yemezdim. Hep stresten oluyormus bunlar, bu garip seyleri merak etmeler, asiri yemeler, sivilceler, evin daginikligi, canimin hicbir sey yapmak istememesi, disardaki sicak, bulundugum gurbet, durup durup aniden karsima cikan bocek, aksam yatmamalar sabah kalkmamalar, falan filan. Bocek demisken, sabrimin zorlandigini bildirmek isterim. ben ki boceklere karsi acaip tirsak biriyimdir. hatta annem anlatir, ben kucukken ufacikken uykulu gozlerle gordugum bir bocek karsisinda oyle halden hallere girmisim ki annem kafayi yedim sanmis, o derece. neyse, banyoda bir bocek vardi, boyle siyah bodur ve tombis. hareketsiz takilmasi kendimi guvende hissettiriyordu. Ona olay mahallini terk etmesi icin muhlet verdim (yoksa muddet mi verdim?) bir gun gecti, yerini degistirmisti ama haala banyoda ikamet etmekteydi, ikinci gun ayni, ucuncu gun ayni.. banyoda ne yiyip ne iciyordu cidden merak etmeye baslamistim. Adini sanini bilsem internette cilgin arastirmalara girecektim, oyle de bos islerle ugrasirdim. neyse, bir hafta icinde bir sabah bi baktim gorunurlerde yok, ufff cok fena killandim. ek kuvvet kullanarak onu kapi disari etmedigim icin pismanliklardan pismanliklara girdim. Sonra dis fircami aldim elime, macun surup agzima sokucaktim ki bocekle goz goze geldik resmen!! Allah'im yaaa dis fircamin ustune cikmis!!! Kusucaktim! Besle kargayi oysun gozunu! Pis böcek, acimicam bi daha, gordugum yerde aticam disari! gece ustumde de gezmis midir yaaa?! bak kasinmaya basladim!

yukardaki gereksiz seyleri yazmak icin acmamistim blogger'i. Dicektim ki, yarin 17 temmuz ya, yani aslinda resmi olarak bugun 17 temmuz, saat gece 2ye geliyor. neyse, her sey normal seyrinde gitseydi ben yarin doktora savunmami yapacaktim biliyor musun? O zaman su saatlerde muhtemelen Far Far Away'deki bir kanepe uzerinde uyumaya calisiyor olurdum. Sunumumu calismaya vaktim olmus olur muydu acaba.. ve yarin aksam bu saatlerde "KURTULMUS" olurdum.. Cok sahane bi Ramazan gecirektim, oyle planlamistim, her aksam birilerini davet edecektim, falan filan. Hala tez yaziyor olma yoktu planlarimda. 17 Temmuz demisken, bu tarihin ailemiz acisindan onemi var, abimlerin evlilik yildonumu! vay beee yillar gecmis o aksamin ardindan. Doganlar ölenler...
Hayat cogu kez cok tuhaf geliyor...
ve ben nerde nasil ölecegimi cok ama cok merak etmeye basladim...
Hep stresten oluyormus bunlar, bu garip seyleri merak etmeler, asiri yemeler, sivilceler, evin daginikligi, canimin hicbir sey yapmak istememesi, disardaki sicak, bulundugum gurbet, durup durup aniden karsima cikan bocek, aksam yatmamalar sabah kalkmamalar, falan filan. Bocek demisken,  bi de orumcek Suha'm vardi yillar once, tarantuladan bozma. 3-4 aya yakin baktim ben buna, baktim derken hakkaten baktim her gun yerinde mi degil mi diye. Sevmistim ama onu, o baskaydi, cikmadi hic fircama mircama. Zaten pencerenin obur tarafindaydi. 3-4 ay o cami acmadim! Yagmurlu bir sonbahar gunu kaybettim onu, kaybettim derken gercekten kaybettim, gitmis. ölmüştür di mi coktan?

3 Temmuz 2012 Salı

Hayat beni neden yoruyo(r)sun (?!!)

ssttt naptin gorusmeyeli? beni sorarsan cok cilgin gunler yasamaktayim. bi kac defa sana ic dokesim geldi ama olur da beni taniyan ve olaylarla alakasi olan kisi ve kurumlar burayi okur, sonra oturur hep beraber uzuluruz diye vazgectim. bazi seylerden kolay vazgecerim de bazi seylerden bi turlu vazgecemem ben. "bazi seyler" tanimi da pek bi gizemli, ama bir o kadar da tirt oldu di mi?

-10 agustos gunu icin atayurda bilet aldik, mutluyuz. 11 agustos aksam ustusu, havaalaninda ellerinde ciceklerle beni karsilamk istersin diye şeettiydim.

-Doktora savunmam, gerek benim yapmam gereken isleri hala yapmamamdan gerekse komite hocalarimin cilginca gezi-tatil planlayip oturduklari yerde oturamamalarindan 17-24 eylul haftasi icinde ikamet eden bir bilinmeyene ertelendi. once uzulmustum, atayurt gezim pek de planladigim gibi sorumsuz, sen-sakrak ve dahi vurdumduymaz gecemeyecek diye, ama sonra realiteler gozume gozume sokuldugundan sevindim bile denebilir. ote yandan bu sevinc bende bir rahatlamaya sebebiyet verdiginden, icimden bir ses atayurt ucaginda dahi tez yazacakmisim gibi sinyaller gondermekte. oysa bitirebilmek icin planlar yapip duruyorum, su gun su konu bitecek, bu gun surasi yazilacak falan gibi. ama o gun gelince ne o konuyu bitiriyorum ne de orasini yaziyorum. hep erteliyorum hep erteliyorum.. bir de bahane uretmekte artik cok ustalastigimdan hocami da rahatlikla hallediyorum. hatta kadin bana o kadar acimaya basladi ki "getir ben yazayim tezini, sen islerinle ilgilen" dicek bi gun, o derece.

-yani "aslinda ben iyi biriyim de, cevrem kotu" dicem, ama bu cumleyi kurarak kendime olan saygimi kaybetmek istemedigimden, demicem (demeyecegim)(Turkce yazildigi gibi okunmaz, bunu daha once tartismis miydik? orta okulda, dersanedeki Turkce hocamdan duymustum ilk bu gercegi de, heyecan yapmistim, sanki adam benimle dunyayi yerinden oynatacak, kimsenin bilmedigi bir sirri paylasmisti. yaaa iste ben ilk okulda bile dersaneye gittim biliyon mu? ("biliyor musun" diye yazilip, "biliyor musun" diye okunur).

-ders calismiyorum ama calisamadigim icin calismiyorum.yani calisabilsem calisicam (calisacagim - boogk). yani hep bi sey cikiyor hep bi sey cikiyor! ya birileri bu sehri tek edecek oluyor, benim de onlari en yemeklisinden misafir etmem gerekiyor, ya bi "ozel gun ve geceler" organizasyonu oluyor, olay bizim evde gerceklesiyor, oncesinde ve sonrasinda omrum temizlik yapmakla geciyor. ya festival oluyor, ben kendimi hazirlik-satis her bi seyin tam ortasinda buluyorum (ki bununla ilgili cok guzel bir animi bir sonraki paragrafta siz sevenlerimle paylasicam) ya da bi sekilde bizim sehre gelenleri, hic tanimadigim halde evimizde misafir ediyorum, bunun da hem oncesi hem sonrasi temizlik oluyor (ki bununla ilgili cok sinir bozucu bir animi bundan iki sonraki paragrafta siz sevenlerimle paylasacagim).

-iste iki hafta kadar once bir festival alanindayim. tabi ki icimdeki organize etme ruhu fazlasiyla sahlandigi icin bir kosede duramiyorum, derken yorgun olup da cok is yapamadigimdan kendimi gozleme satis yerinde buluyorum. iste yan tarfimda fedakar ve bir o kadar da becerikli hanimlar gozleme yapip-pisiriyor, ben de gelene gecene laf atiyorum, laf atiyorum derken "geeel vatandas geeel, sicccak siccak gozlemlerim vaaaar" nevinden (saka yaaa, ben tuccar dogmamisim! zaten genlerimde de bir esnaflik yok, akademisyen-egitimci olarak dogmusum, ins oyle devam edebilirim). neyse bir cift geliyor, derken  muhabbet basliyor. "ne zaman geldiniz buralara" diyorum (aah cok tatliymis muhabbetim(?) ) "14 yil once" diyor ve ekliyor "sen daha dogmamissindir o zaman". bak senin icin tekrar ediyorum, buyuk harflerle tekrar edicem ki bu cok kiymetli soze konsatre olabil (uff tekrar yazmaya usendim yaaa, neyse ben geri donup orayi koyu renk yapip dikkatini oyle celbedicem - celbedecegim). ben tabi ki afalliyorum, yanlis mi anladim diyorum, sonra kadin ekliyor "kac yasindasin 15 mi?" diye. Allah'im benim yuzumde o en aptal ve sirnasik gulumsemem, ser veriyorum sir vermiyorum. "bayanin yasi sorulmaz" diyorum, bambaska biri lafa giriyor "senin yasin icin sorulur". ben de muhabbeti olabilgince uzatip degisik hazlar icinde buluyorum kendimi. bu da oyle bir anim iste..

-ben cocuk severim genel olarak, hele konusabilenlere bayilirim, olaylara sahane yaklasirlar. ama gel gor ki evimize misafir ettigimiz cok hos bir ciftin canavar cocuklari beni tum cocuklardan ve dahi hayattan soguttu! hayatimda hic cekmedigim kadar "ya sabir" cekmisimdir. ses etmeyeyim ses etmeyeyim diye her seyi icime attim, sonraki sabah tam 3 buyuk sivilce ile uyandim!! bak yazarken bile butun sac tellerim antene donustu resmen!! en son cocugu ayakkabileri ile iceri girmis, bir de yeni yikadigim camasirlara ayakkabisini surerken gormemle icimdeki canavari ortaya cikarttim! bi kizdim cocuga, coook uzun suredir boyle kizmak gormemistim. "senin yuzunden simdi butun camasirlari tekrar yikicam" diye basladim, "al o ayakkabilari eline, hemen disari koy" diye devam ettim. cocuk arsiz, aldi ayakkabilari asagi kata inerken merdiven kenarindaki duvara bastan asagi ayakkabisinin altini sildi. dovcektim cocugu. anasi babasi da cok tatli insanlar ama olaya sahit olmalarina ragmen hic ses etmediler, ben olsam, ayakkabiyi alir elime, cocuga da kizardim. cocugunu dovmeyenin cocugunu doverler. bu olaydan sonra dayagin cennetten ciktigi fikrine tum yuregimle katildim.

-daha yazcaktim ama olayi hatirlayinca gerim gerim gerildim. sonrasinda ne oldu, gariban BTS tezini yazacagi yerde cocugun gezdigi yerleri camasir suyu ile temizledi. o duvarlarin dili olsa da konussa!

1 Haziran 2012 Cuma

Boyle mi olacakti?

bu aksam 7 sularinda legenin icindeki marul ve benzeri yesillikleri sirkeli su ile yikadigimi fark ettigim an ufak bi dejavu yasadim, ve sonra da her anin fotografini ceken foto-insan misali hemen gelip buraya yazmaya niyetlendim. yani aslinda yasadigim tam bir dejavu degildi de ne zamandir bu kelimeyi kullanmaya pek bi hevesliydim, hadi dedim hevesimi alayim falan filan. iste evvel zaman icinde, kalbur saman icinde, pireler berber iken, develer tellal iken, ben anamin besigini tingir mingir sallar iken (evliligimin ilk yilina takabul ediyor bu isaret ettigim zaman dilimi) evine yemege gittigimiz bir ablayi salata hazirlarken goruyorum, legenin icindeki marul ve benzeri yesillikleri sirkeli su ile yikadigini fark ediyorum ve aslinda sogukluktan donan karakterim bayan bayana ortamlarda tam tersi hareketlenmeler gosterdiginden asiri sempatik bir o kadar sevecen ve bittabi deneyimsiz-gormemis-gecirmemis ben olarak "aaaa neden sirkeli su?" diye sasirmalardan sasirmalara giriyorum (annem marulu topragiyla koyardi sofraya deeeermisim, ufff igrenclestim yine yaa). O da "mikroplardan" basliyor, "az olsun ama organik olsun"la devam edip "aluminyum folyonun zararlari"yla noktayi koyuyor ("aluminyum" diye yaziliyor, "aliminyum" diye okunuyor! yani en azindan ben oyle okuyorum, deniyorum deniyorum "aluminyum" diyemiyorum!). cok ilgilenmis, cok etkilenmis gibi duruyorum ama aslinda gozlerimde yeni tanistigim bu insana karsi bir korku beliriyor, ve universite evi hayatindan cikali henuz 2-3 ay olmus biri olarak "abarti" buluyorum, daha dogrusu bir kulagimdan giriyor oburunden cikiyor, yani avamcasi "pek de sallamiyorum". kiniyor muyum, hatirlamiyorum. ama kinamis olmam lazim ki tam da onun o zamanki yasinda oldugum bu gun ayni seyleri yaparken buluyorum kendimi. hatta inanir misin Guzin (bugun de sana Guzin diyesim geldi, kirilmiyorsun di mi?) taze fasulye yapayim dedim bugun, saplarini bir bir temizleyip her birini ikiye uce bolmem yetmemis gibi bir de birer birer sirkeli suyla yikadim, hem de ova ova! (aklima direk gelen "yaylalar yaylalar" sarkisinin tek sorumlusu ben miyim sence?).
yani bugun, 1 haziran 2012, saglik konusunda saykoya bagladigimi anladigim gundur, kayitlara gecsin lutfen!

Bir de, roller coaster'a bindiginde gozlerini kapar misin sen de?

29 Mayıs 2012 Salı

Bugunlerimi de ozlerim, yeter ki gecmis olsun

ben uslu uslu ders calisirken bir arkadastan gelen "eski resim" istegi uzerine kendimi nostalji yaparken bulmam safi benim sucum olmamali. Yukardaki resmi cekeli Vahdettin (ki icimden bugun sana bu sekil hitap etmek geldi) 3-4 sene olmus, dusunebiliyor musun? insanlar bu sene zarfinda ihtisas sahibi oluyor, benim icinse dun gibi

sonra su alttaki.. masaustumde hemen hic dosya bulunmayan resim..3- 4 sene de onun uzerinden gecmis. o masaustu resmini degistireli cok oluyor vahdettin. Daha realistik resimlere yol verdim. hem o laptopum da ziyadesiyle eskidi, beni yari yolda birakmasindan korka korka kullaniyorum ama bu yazin sonunda o beni birakmazsa ben onu birakicam, bu vefasizligi yapmaya kararliyim.
Oyle anili, oyle guzel, oyle neseli, oyle umut dolu resimlerim var ki Vahdettin, gel bi ara beraber bakalim. Biliyorum baskasinin resimlerine bakmak pek de zevk veren bi aktivite degil, hele ki yenice tanistigin yeni evlenmis birinin dugun resimlerine bakmak!!. hani 2-3 resme bakilir da tum albume bakmak da nedir! tanidik varsa gene iyi hos da, bana ne o akrabalardan, oglan tarafindan di mi?

Hem zaten ben kendi resimlerime bakarken de eglenmiyorum vahdettin, su sol yanima bir sizi giriyor, film orda kopuyor, falan filan.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

haberler falan

Far Far Away'e gelince cenem dusuyor benim, eminim. hemen kisa kisa hayatima dair son dakika gelismelerini vereyim, sonra da toplantiya geceyim (hmmm, sanirim burda daha cok calismak zorunda oldugumdan cenem dusuyor, luzumsuzluktan yani)

1- biraz once labdaki tartida tartildim da (bknz. tartida tartilmak) vakti zamaninda bundan 2 pound daha az oldugumu gorup bunalimlara girmis, internette sok diyetler uzerine ciddi arastirmalar yapmis, diyete baslamak icin pazartesiyi dahi beklememis, ama sabirsiz, ve cabuk bikan yapim geregi zaten en fazla 3 gun surecek olan diyeti 1 gun dahi yurutememistim. simdi ciktim iste tartiya, baktim yeni agirligima, olgunlukla karisladim, tepkisiz falan. cok cool'dum

2- dun yine ucak kacirdim! evden bir saat once cikamadim, oyalandikca oyalandim, 3 makina camasir yikayasim tuttu! valizimi hazirlarken (ki hep son dakika insaniyimdir) "ayyyyy bu bunla olur mu kiiii" diye omrumu tukettim. vakti zamaninda da ucak kacirmis ve dunyalari basima yikmistim, yani dunyalar basima yikilmisti da, ben de altinda kalmistim. oysa bu kez havalanina vardigimda gorevli adam bana "mumkun degil artik o ucaga yetismeniz" dediginde olgunlukla karisladim, tepkisiz falan. baska bi ucaktan yer aldim, cok cool'dum.

3- bugun resmi olarak is teklifi aldim. hem de ise basvurmamistim bile. rizki veren Allah, hic suphem yoktu zaten de, yani boyle gozumun icine sokuldu binlerce sukurler olsun. ezildim, utandim, Allah'a karsi yani. cunku nankordum ben, uzerdim hep O'nu. ben O'nu o kadar uzerdim de O nimetlerini hep tamamlardi uzerimde. is teklifi aldim ama henuz kabul etmedim, eder miyim bilmiyorum, sonucta is Far Far Away'de ve ben artik burda yasamiyorum. sayin is veren (bknz. #LeylaileMecnunReplik - yeri gelmisken, bugunlerde cok fena taktim ben bu diziye, guluyorum agliyorum falan, dengesiz hareketler) bu teklifi bana sundu, ben de ne desem begenirsin sayin okuyucu: "Far Far Away'e gidip gelmem gerekecek mi?". adam bi sevinir, "aaaa bana layik gordunuz demek, size layik olmaya calisacagim" falan der, biri "hadi kahve alayim sana" dediginde dahi daha cok tepki veriyorum. goren de herkes beni ise almak icin kapimda yatiyor sanir. iste ama ben cok cool'dum

4- gecen de sacimi taradim iste, kafami sola dogru hafif cevirdim ayna karsisinda, bi de ne goreyim sayin okuyucu: beyaz bir tel sac!! yutkundum boyle, tum hayatim bir film seridi gibi gecti gozumun onunden, elde gunahlardan baska bi sey yoktu ve omrumun tukendiginin yegane kaniti da karsimda arz-i endam etmekte idi. oylece oturup kaldim, boyle nasil diyeyim, alaninda ihtisas yapmis bir doktor bana "6 ay omrunuz kaldi" dese anca bu kadar sasirip uzulurdum (sanirim).beynimden vurulmusa dondum. dunyaya caktigim kazik yerinden fena oynamisti, yutkunamiyordum bile. oysa ben daha yenice "lise talebesi" sanilmistim falan. cool davranamadim, agladim agladim..

1 Mayıs 2012 Salı

Yeni yeni anilar depolandi

Eveeet, dondum dolastim okyanuslari astim (kopekbaliklarina karsi uyarilmistim zaten, dikkat ettim*) yine memleketimden uzak diyarlara geldim. Elhamdulillah sorunsuz bir gidis-gelis oldu. Annemlerle hasret gidermek yerine ozlemimin arttigini fark ettim. ordayken ders calisacagim falan diyordum ama tabi ki oyle bir hataya dusmedim. Toplantilar da iptal oldu okulun son haftalari olmasi sebebiyle, bana da tam tatil oldu. Simdi yogun gunler beni bekler ama kafa olarak cok kopmusum calismalarimdan, hatirlamiyorum bile ne ile mesgul idim, o derece!!
TR'de iki hafta degil de iki ay gecirmisim gibi. Ne cok sey yapmisim! Hicbir isin ucundan tutmadigim halde yorgunum. Oraya vardigimda jetlag olmamistim, cunku ucakta yanimda kimse oturmadigindan (bknz. tuvalet yani) giderken yatip yuvarlanmistim, uykumu bi guzel almistim. ilk sabah da TR saatine gore uyanmistim (bknz. cocuk sesi). ama buraya gelince jetlag oldum, oysa ki akillilik yapip yine tuvalet yanindan yer secmistim yanimda kimse olmasin diye ama yanildim. nisan sonunda bu ne kalabalikti anlamadim.

Yasadigim cok sey var var olmasina ama anlatacak cok da bi sey yok. Ozetleyecek olursam, cok rahat, yedigim onumde yemedigim arkamda dertsiz tasasiz bir hayatimin oldugunu bir kez daha anladim. Nimetler icinde yuzdugumu falan filan. Bunlara mukabil nankor oldugumu, ama yine de harekete gecmedigimi anladim. Turkiye'de yasamamak bile buyuk nimetmis benim fitratimdaki biri icin... Kendi ellerini istedigi gibi kullanabilmek cok daha buyuk bir nimet... "ne alaka simdi bu" deme, TR'ye en buyuk gidis nedenlerimden biri de babannemin felc gecirmis olmasiydi. onun o halini gorunce icim nasil yandi. Bir seyler diyor, ama dedikleri de tam anlasilmiyor. ilk gorusmemizde "bu hallere dustum" dedi, yani anladigim o idi, agladik beraber. Dusunsene, yerinden hic kalkamiyorsun, dediklerin anlasilmiyor, sana birileri yemek yediriyor, biri altini temizliyor, ve sen bebek degilsin, gormus gecirmis birisin. Cok zor bir imtihan, Allah'im cekene bakana sabir versin. Isyana dusurmesin. Artik dualarimda "Allah'im kimseye muhtac etmeden al emanetini" diyorum. Sonra kardesimin anlattiklari... Anne karnindaki 25 haftalik bebegi ileri derecede zeka ozurlu olmasindan dolayi aldirana (oldurene) mi uzuleyim, baska bir annenin yine ileri derecede zeka ozurlu olan 2 yasindaki kizinin durumunu cok da anlamayip kiziyla ilgili hic gerceklesemeyecek hayaller kurmasina mi yanayim, yoksa sagliginin aklinin kiymetini bilmeyip hunharca zaman olduren nefsime mi kizayim.Allah nimetlerinin sukrunu eda edebilenlerden eylesin diyeyim, ve artik bi zahmet tezimle ilgili calismalara kendimi vereyim.

*Minik sevdiklerimden biriyle aramizda gecen son konusma:
Minik sevdigim: Sen neden ucakla gidiyorsun haya (hala demek oluyor bu)
BTS: Cunku cok uzaklara gidecegim, okyanusu gececegim
Minik sevdigim: Okyanus ne demek haya?
BTS: Cok buyuk, kocaman deniz demek halam
Minik sevdigim: Okyanusta kocaman bir kopekbaligi olabilir haya, dikkat et
BTS:............

13 Nisan 2012 Cuma

Yarin yaklasik 8300 km yol katedecegimi fark ettim de birden yoruldum

Allah kismet ederse yarin aksam yola cikiyorum atayurdu ziyaret etmeye... ama ilginctir ki hic ayaturda gidiyormusum gibi gelmiyor! Sanki Far Far Away'e gidecekmisim de iki hafta kalip geri donecekmisim gibi. Neden havaya giremedim bilmiyorum. Valizimi henuz hazirlamadim, ama zaten ben hicbir TR gezimde valizi onceden hazirlamam, sagolayim hep son ana birakirim. Tabi bu sefer hediye de almadim, cunku cidden vaktim yoktu (ki atayurt ziyareti yapanlar bilirler nasil zaman harcanir o hediyeleri almak icin, hele ki miniklerden siparis gelmis de o siparis edilen sey de bulunamamissa! Yillaaar once "altina yapan bebek" bulabilmek icin kac magaza gezmistim!) belki de bu yuzden havaya giremedim. ya da atayurtta olsam dahi hocamla toplantilara devam edecegimizden ve bu yuzden de biir suru "bitirilmesi gereken is" oldugundan, ve bugun dahi hala okulda oldugumdan belki de atayurt yerine Far Far Away'e gidiyormusum gibi hissediyorum! Ama aile efradi havaya girdi, hatta Istanbul yollarina dokulduler bile:)

Tabi bir de sadece 2 hafta kalacagim icin arkadaslarima haber veremedim, cunku az olan zamanda bir de arkadaslarima vakit ayirmak istesem babam benimle olan butun iliskisini keser! Sag olsun paylasamaz beni kimseyle, ki ben de babama cekmisimdir bu konuda. Eh babam ve annemle de kimseyi kiyas dahi ettirmeyecegim icin, canlarimla gorusmek de Agustosa kaliyor ne yazik ki:( Yalnizca bir can'i gorup uzuntulu gunlerinde ona dualarimla destek oldugumu, hic yalniz olmadigini hissettirmek istedigimden, bir o var "to do list"imde..

Ucaga binince belki anlarim nereye gittigimi! Gerci ucakta da bu sehirden yaklasik 20 kisi daha olacak:) Laklakla gecer sanirim yol da!

Eh "hadi" demek duser bana, biraz daha projeyle alakali calisayim, sonra eve gideyim gencleri agirlayayim, sabah olsun, atayurda Bademsiz gidecegim icin ona iki haftalik yemek-tatli hazirlayayim (ki daha once de dedigim gibi, ben varken o kadar yemek yapmiyorum), sonra valizimi hazirlayip 11 saat ucayim. Sonraaaa pazar ogleden sonra olsun, ve MUTLU SON:)

resim kaynak: turkayildiz.com

2 Nisan 2012 Pazartesi

canimdan ote candan biri

Balkona bir sandalye çekip, pencerenin önüne,
Halam uçakla bu taraftan gelecek, ben onu bekliyorum demis..

Halan nasil dayansin...

22 Mart 2012 Perşembe

acele oldu, baslik bulamadim, kusura bakmayiniz

BTS'ye sormuslar "neden Far Far Away'i daha cok seviyorsun" diye "nereyi sevmiyorum ki" dememis, "iste bundan dolayi" demis
Bu post (?) dış gorunuse ne cok onem verdigimin bir kaniti olarak aleyhimde delil olarak kullanilabilir.
Neyse Far Far Away'e, bloga yazi yazayim diye gelmedigimden hocamla toplantiya gidiyorum, kendine iyi bak (?!), optum, byeee (!!)

19 Mart 2012 Pazartesi

Tomurcuklar aciyorken

Mart ortasinda tomurcuk gormeyeli tam bes sene olmus! Ama yine de sen acma tomurcuk, soguk yersin bak sonra, benim de gafil kalbim Allah'in merhametini, gorup gozetmesini unutur uzulur senin icin, yapar bunu, bilesin.

(kendini sıkma beyincik, serbest cagristir)

Tomurcuklar açıyorken,başaklar bağlanmışken

Titredim efendim seni andım dün gece

Biz hiç yazı görmedik,kışta doğdun dediler

Nevbaharda geleni sensin sandım dün gece

(M.E. Ay)

Basaklarin baglanmasini tasavvur edemedim bak simdi.

17 Mart 2012 Cumartesi

Neyi tahmin ettin de bunu edecektin sevgili BTS?

Bugunun anlam ve oneminin sadece, bir haftadir "Abla, 4gb RAM istemiyorum, 8 istiyorum" diyen canim kardesimin dogum gununden ibaret saniyordum, taaa ki "google"i acana kadar! Meger bugun St. Patrick's Day imis...

Bir Turk olarak bugunden sana ne deme! Gecen yil, tam da bugun bu yeni sehrimize bakmaya gelmistik... Sehir merkezini dolasmistik da, her bir genc'in uzerinde cimen yesili kiyafetler vardi, cilgindi herkes, icimde bir tiksinti hasil olmustu. Kar yerden yeni kalkti demislerdi, ama yine de minik kar tepeleri vardi yol kenarlarinda (ki bir haftadir burda herkes T-shirtle dolasiyor bu sene). Boyle bir mahsunluk vardi uzerimde, yabanci hissetmistim kendimi, ki ne komiktir insanin kendini "Far Far Away"de yabanci hissetmeyip de burda yabanci hissetmesi.. oysa ikisi de yabancidir zaten ozunde. Sehir merkezindeki Turk restoraninda yemek yemistik. Restoran sahibi "esim de burda olur normalde ama bugun gelmedi" demisti de o zaman esinin bir sene sonraki benin burdaki en yakinlarindan olacagini bilememistim. Ikindi namazi icin Badem'in burdaki arkadasinin kaldigi bekar evine gitmistik de, o evde, o zamandan 6 ay sonra esyalarimiz gelmedigi bir hafta boyunca hem de annemlerle kalacagimi bilememistim. Hele ki arabayi sitenin cocuk parkinin onune biraktigimizda, o karsidaki evi tutacagimizi, ve o gunden tam bir yil sonra o evden bu satirlari yazacagimi hic bilememistim.17 Mart 2013'e kim öle kim kala bakalim!
(usenmedim, evin resmini cektim ya, bu azmimi baska seylerde de kullanabilsem keske...)
----------------------------------------------------
asagidaki yaziya eklenen ek ("eklenen ek" ne yaaa?): 15-29 Nisan arasi atayurttayim insAllah:))))) evet sadece 2 hafta ama olsun.. o kadarcik kacabiliyorum.. Hayatim boyunca birak buralardan TRye gitmeyi, Istanbul'dayken memlekete gitmeye bile bu kadar cabuk karar verip biletimi almamistim! Insanin istedigi zaman TRye gidebilecek imkaninin olmasi ne buyuk bir nimet di mi?

12 Mart 2012 Pazartesi

vuuu nasil bagladim o son'a?

Insanlar ne cabuk "musait degilim", "vaktim yok", "yapamam", "edemem" diyorlar di mi? (ki sahsim icin istesem, hadi neyse)

Inanin cok sevgili canlar (burdaki canlara hitaben), bosluktan oleyazdigim icin boy gostermiyorum o yerlerde... Hatta haftaya donem raporu niteliginde bir sunumum olacak komite hocalarima, ve hic olmadigim kadar "desperate" bir haldeyim. (Tabi ki bunun nedeni zamanimi verimli kullanamamamdan kaynaklaniyor)

Amaaaaan, bi Turkiye mi yapip gelsem... gidis donus de 1100 dolarmis, kimseye soylemeden 10 gunlugune mesela... Hocamin bile ruhu duymadan, ki haftalik gorusmelerimizi zaten internet uzerinden yapiyoruz. Bilmem belki huzura ererim, gerginligim gecer... Herkes benden uzakta oylece yasarken, hayatlarina dahil olurum. Ruyalarimda gore gore bir hal olduklarima simsiki sarilir aglarim... falan filan

3 Mart 2012 Cumartesi

ne cok konusasim varmis!

acaip bir ruzgar var disarda.. ev yikildi yikilacak sanki, o derece. Oysa bir saat kadar once ne sakindi hava, ve ilikti aksamin bir vakti olmasina ragmen.

zaman da ne cabuk akiyor di mi? biliyorum artik iki lafimdan biri zamanin hizli akisi! ama gercek bu, endisem, korkum bu. Bir pazartesi oluyor onu hatirliyorum, sonra birden kendimi persembede buluyorum. cuma desen bir sabahini hatirliyorum bir de yorgun argin kendimi yataga atisimi. cumartesi siliniyor, ve pazar aksam oluyor. Sonra dönüp soyle bir bakiyorum ders adina bir arpa boyu yol alamamisim. Ders disi seylerin de hepsi aksak... Bazen cok monoton geliyor hayatim, bos demedim bak, monoton dedim. ayni gunlerde ayni seyler yapiliyor. icerik farkli olsa da ayni seyler iste. Sonra monotonlugu kirici bir kac program oluyor, bu sefer o da agir geliyor. Yorgun hissediyorum kendimi, yorulmus. Bir hafta sonum olsun istiyorum, evden cikmasam, ya da cikacaksam da nefsi bir cikis olan. Kafam boyle bombos, kimsenin nazini cekmek zorunda olmadigim, hicbir sorumlulugumun olmadigi, gecmis dertlerimle dertlenmedigim, gelmemis sıkıntılarimla streslere girmedigim, agrimin sizimin olmadigi, dunyadaki herkesin mutlu oldugu bir hafta sonum olsun istiyorum. falan filan.

Ama ben kafama cok sey takarim, hatta annemin kizi oldugumdan uykularim kacar en basit seylerden dahi . Bosaltamam aklimi, soyle bir rahatlayamam, bana ne diyemem, oldu artik hic diyemem. Bugun aksam bir program vardi, cok da guzel oldu cok sukur. neyse, insanlar ayriliyordu artik, A kisisi B kisisini sordu, zaten cikmis oldugunu anlayinca da ona verecegi hediyeyi benim iletmem icin bana vermek istedi, "zaten yakin oturuyorsunuz giderken verirsin" dedi. Benim ordan cikisim 22;30u bulacagindan "evine gidip veremem" dedim. "zaten ben onu ne zaman gorurum bilmem" dedim, "aaa C kisisi burda, onlar yarin burda gorusecekler, C kisisi versin paketi, ona verin" dedim. A kisisi de dedi ki "olur mu sen zaten yakinsin, giderken birak, simdi B kisisi yarin bunu alip evine kadar tasiyacak, yazik degil mi ona?" dedi! Benim de kafam blink atti "Ben tasiyacagim evine kadar, bana yazik degil mi?" dedim, ve almadim paketi. Program yaptigimiz yerde biraktik, C kisisi yarin verecek ordan. Fazlasiyla adiyattan bir konusma di mi? Ama bak ben iki saattir buna sinirleniyorum icimden! (Tabi sadece icimden sinirleniyorum) Oysa ben boyle biri degildim, insanlara sinirlenmemeye ozen gosterirdim. Ama dedim ya, yorgunum, ufacik seyler bile agir geliyor, atamiyorum kafamdan, rahatlatamiyorum kendimi. Luzumsiz filmler izlerken rahat olurum gerci, beynim uyusur, ben uyusurum, falan filan.

Bir de dun, elmali turta yaptim, malzemelerim tam olamadigindan biraz kafamdan uydurdum ki malzemelere bakip oyle ise girisseymisim iyiymis (annemin uyarilari beynimde yankilandi ama nafile). neyse, ici icin elma soyuyordum, kabuklarini atmadim, yuzume surdum! Dedim ya, annemin kiziyim... annem ne zaman elma salatalik soysa kabuklarini yuzune surerdi. Ben sonra yuzumu yikamayi unutmusum, yapis yapis kaldim. insan bu durumda nasil yuzunu yikamayi unutur deme! hem kinama basina gelir, hem de 2 saatte hem firinda muhallebi, hem elmali turta hem de lahmacun yaptigimi soyleyip nasil bir telas icinde bulundugumu sana anlatirim, sen de lafini geri alirsin! 2 saate o kadar seyi sıkıştırdın da derdin neydi diye sorarsan, "hic iste" derim. "ifrat" derim, "tefrit" derim, "Badem'i mutlu etmek istemistim" derim, "zaten zamanim mi oluyor, zaman bulmusken yapmak istedim iste" derim, "otursaydim bir daha kalkamazdim oturmamak icin kendimi mutfaga verdim" derim, falan filan.

(gorsel (?) www.bunlardanistiyorum.com'dan alinti, zaten kimse benim cizdigimi dusunmemisti di mi?)

22 Şubat 2012 Çarşamba

yok yok, derse daha cok yogunlasmaliyim

yaptigim ilk kitap ayiraci...hediye edildi bile...
ama nerdeyse 2-3 saatimi aldi! bundan da mi hemen sıkılacagim yoksa...

21 Şubat 2012 Salı

"Gorseller" (bu kelimeyi cok kasıntı bulurum, bilesin)

Internette gecirdigim bos zamanlari daha uretken oldugum zamanlara donusturebilmek icin kendimi el sanatlarina verdim! Baslangicta " bu kecelerden ne yapilabilir?" "orguye nasil baslanir?" temali internet arastirmalarim oldu ama artik ogrendim:) Internetteki geyik siteleri okuyup sonrasinda vicdan azabi cekecegime uretir mutlu olurum diye yola cikmistim fakat ifrat ve tefriti her alana uyguladigimdan simdi de hirsla orgu oruyor ve kece calismalari yapiyorum!!!! Denge insani olmadan boyle bir ise girismese miydim acaba...

ilk resim, kupa altligi: sonraki sefere cizip kesmeye ve cizip dikmeye karar verdim! (Badem bunu gorunce, keceden kitap ayraci yapip su projeye gondermemi onerdi, onlarin ozel bir tarzi oldugundan bunu hayata geciremicem ama bu vesileyle burdan duyurmus olayim, TR'de oturup almak isteyenler olur belki)
ikinci resim altligin arkasi (arasina da sert bi sey koydum, adini ben de bilmiyorum)
ucuncu resim heveslenip aldigim ipler, Badem'in ofisinde arz-i endam etmekte
Dorduncu resim, ormeye karar verdigim battaniyenin bir karesi (battaniye ya da atkidan baska bi sey oremeyecegime karar verdim, cunku kol kesme islemleri falan zor geldi!)
Besinci resim, battaniyenin şemasi (T: turuncu, Y: yesil, S: sari, TY: turuncu & yesil, falan filan)
Altinci resim mikrodalgada yapilmis ikinci kek, 3 dakikada pisti! ilk denememde 3 dakika az gelmisti, ben de 10 dakika tutmustum, ama kek degil taş pisirmisim! ama yine de yedik, disimizi kirma pahasina olsa da. o cicek de gulnaz... sulama teknigini hala anlayamadim, Allah uzun omur versin..
Yedinci resim, mikrodalga kekin ters cevrilmis hali, iki kisiye yetiyor, ama artmiyor, ve bu haliyle "kek" diye anilmayi daha cok hak ediyor.
Sekizinci resim de, ebeveynlerimden gelecek "yavrum, biz de seni orda doktora yapiyorsun saniyorduk" sitemini simdiden engellemek icin, bu arada calistigimin da kaniti olmasi icin objektiflere alinmis "calisiyorum" resmi...
ama sıkıldım, hem de cok!