28 Ekim 2012 Pazar

Keske her gun bayram olsa di mi?

Ben bayram tebrigi yazayim derken bayram bitiyor bile..
Allah, bayramin anlamini idrak ettigimiz/edebilecegimiz nice guzel bayramlar nasip etsin!
(gec de olsa) bayraminiz mubarek olsun!

Ozel bir prensese ozel bir not: aradim ulasamadim, dogum gunun kutlu olsun teyzesinin gulusu

19 Ekim 2012 Cuma

Kendi anlamlarimi yukledim sana firatcan

*ugur gursoy karikaturu

11 Ekim 2012 Perşembe

Iki dakka bi sey yazcam cikcam

iste ben bugun yine disciye gittim, yine kanal tedavisi oldum (boylece agzimda su gencecik yasimda (!) 4 adet kanal tedavisi, 2 adet kaplama, bilmem kac tane de dolgu olmus oldu, 20lik dislerimin de henuz cikmadigini varsayarsak soyle bakalim kac tane disim normal?) neyse iste, malum bende disci fobisi var, oyle boyle degil, daha ben o koltugu gorur gormez anormal hareketlerde bulunmaya basliyorum, kalp atisim hizlaniyor falan, goren de kolumu bacagimi anestezi uygulamadan kesecekler sanir! Babam tabi bu duruma cok uzuluyor, yani damarlarimda onun kanini tasidigim halde nasil olur da boyle korkak olurum ona uzuluyor daha cok:) neyyyse, bak iki dakka dedim, cenem dustu, zaten aksamdan beri de kimseyle konusmuyorum! Badem konferansa gitti, ben yalniz ve uzgun takiliyorum. ne diyordum, hah, iste benim bu fobim var diye ben yillaaaardir, "yea acaba niye tamamen insani uyutmuyorlar, hele ki o viz viz calisan alet kullanimdayken uyutsalar ya" diye hayaller kurardim. bir diger hayalim de saatlerce agzimi acik tutmakta zorlandigimdan, agzimin icine bi sey koysalar da ben acmasam o acsa ile alakali bi seyler. bugun ne oldu biliyor musun? hayallerim gercek oldu!!! cunku ben, cok sevgili discim henuz igne asamasindayken ortaligi birbirine katip (bknz. bogurerek aglamak) kadinin elini kolunu tutmaya calistigim icin, kadin dedi ki "sana bi sey vericez, bilincin acik olacak, ama rahatlicaksin, bu sacma sapan hareketlerine bi son vereceksin" (bu sacma sapan hareket demedi tabi de, gozlerindeki nefret buna isaret ediyordu), ben de "eger ki o seyi igne yoluyla vermeyecekseniz, olur" dedim. bi yandan da bunun ne kadar etkili olcagini bilemedigimden mesafeli davrandim. neyse meger bi gazmis o, bunlar bana bastilar gazi (nitrous oxide-bir diger adi gulme gaziymis). Allah'im 5 dakika gecmeden ben bi agirlastim bi agirlastim, ondan sonrasi beyaz bir isik! bi de bilincin kapanmicak demisti doktor! aslinda tam kapanmadi, beyaz isigi hatirliyorum, boyle basim donuyor falan. kadin benden illallah etti de cok mu verdi acaba diye killaniyorum. disci "bir dahaki sefere en bastan bunu verelim sana" dedi, ben hala etki altindaydim, deli deli guluyordum (ki etkisi baya bi surdu, Badem beni almaya gelmisti, once korktu noluyor diye, ben anlatinca, keyfim de fazlasiyla yerinde olunca, nerde satiliyormus, ara ara verelim sana diye de destek oldu disciye) 4-5 defa daha gitmem gerekiyor disciye, eger hepsinde alirsam uyusturucu bagimlisi olup cikmaktan korkuyorum. boyle millet hap alip ucuyor ya, onun gibi bi sey miydi neydi bilmiyorum ama bugun keyfim baya bi yerindeydi. agzimin bi tarafi uyusuk, ama ben gulup duruyorum falan yarim agizla yamuk yamuk:)) bak hala guluyorum. bi de kadin bana "merak etme burdan cikar cikmaz araba bile surebilirsin" demisti, ama yok 4-5 saat etkisinde kaldim resmen, ki sadece ilk yarim saat verdiler o gazi. neyse tabi o haldeyken agzima da bi sey koydular, acmadim ben agzimi, o kaldirac gibi olan sey acti..
simdi burdan yetkililere seslenmek istiyorum, madem boyle opsiyonlar var niye yillarca azap cektirdiniz bana? yillarca disciler benden ben discilerden nefret edip durduk, niye nifak tohumlari serpistirdiniz aramiza? oysa bugun oyle miydim, mutluluktan kadini opcektim, sevgi, baris, falan.

9 Ekim 2012 Salı

...............



Saat geceye yakindi, ben de utu yapiyordum Vahdettin. Sonra babannem geldi aklima, zaten hep aklimdaydi da, daha yogun geldi. Oyle cok animiz var ki… soyledim mi sana Vahdettin, ben Turkiyedeyken kaybettik onu. Iki gece istanbulda abimlerde kalip sonra da memlekete gidip onu ve herkesi gormekti planim. TRdeki Ikinci gecemde abim beni uskudar iskelesinden alinca, “hazirlikli ol, yarin babamlar seni havaalanindan alinca eve gitmeden hastaneye gidebilirsiniz” demisti de, anlamamistim ilk basta. Meger Vahdettin, o gun babannem ikinci felcini gecirmis bilinci kapanmis, hastanede kaliyormus. Nisanda onu ziyarete gidebildigim icin tekrar sukrettim,son konusmamiz oymus meger.. aslinda o felcli hali bana cok dokundugundan bilincinin kapanmis olmasina onun adina sevindim, en azindan kendi haline uzulemeyecekti artik.. aynen abimin dedigi gibi oldu, eve ugramadan hastaneye gittik. Babannem yatiyordu, sanki uyuyor gibi, sanki birazdan uyanacakmis gibi. Doktorlar en fazla 3 gun omur bicmisler. Yanibasindaki birinin olumunu beklemek de garip bi sey Vahdettin. Refleks olarak kalan nefeslerindeki herhangi bir degisiklikte “acaba”lar geciyor insanin icinden. Insanin surekli Kuran okuyasi, besmele cekesi ve boylece son anda imani almaya calisacak seytani yaklastirmayasi geliyor. Kuran okunan yere seytan gelemiyor ve boylece de son anda imandan dondurmeye calisamiyor di mi Vahdettin?

Iste ben utu yapiyordum Vahdettin, anilar canlandi bir bir. Haftasonlari bizimkilerle internetten goruntulu konusacagimiz zaman “BTS geldi mi?” diye sorarmis annemlere. Akil sir erdiremezdi nasil oluyor da taaa nerelerden canli canli konusabiliyor olmamiza. Sanirim o saatlerde benle konusmaktan cok o durumun saskinligi icinde oluyordu. Babannem TVyi ilk ne zaman gormustur bilmem, ama bizim evdeyken izledigi dizileri gercek sandigini bilirim. “baba evi” diye bir dizi vardi da babannem dizlerine vurmaktan izeleyemezdi, cok uzulurdu cook. Ordaki adami amcama benzetirdi de “suleyman cikti” derdi hep. Dizilerde oynayanlari baska bir programda gordugu vakit “bu daha dun dogurmadi mi ne tez kalkti ayaga”dan tut  “bu olmedi mi”ye varan saskinliklar icinde olurdu. Biz evde yokken de elektrik harcanmasin diye acmazdi hic TV’yi.. belki de pencereden bakmak daha kendine has idi. Yoldan gecen herkesi ismen olmasa da cismen tanirdi, bize anlatirdi. Evin arkasindaki engelliler okulu onu uzuntulerden uzuntulere sokardi.
Dedemin vefatindan sonra cogu zaman bizde kalirdi, yazlari giderdi koye, soguklar baslayinca gelirdi. Ablam evlenmeden once oturma odasinda kalirdi, sonrasinda  oda arkadasim olurdu. Aksamlari yatsinin okunmasinin hemen ardindan dedigi “hadi cok calistin yatalim artik” cumlesine “sen yat, ben calisicam daha erken” diye karsilik vermem su an icimi acitiyor biliyor musun Vahdettin. Oysa babannem isigi kapatmam icin soyluyormus bunu.. ne vardi sanki salona gitsem orda calissam.. yok iste, tam ergenligime denk gelen yillar olmasi itibariyle pek de iyi bir torun olamadim ben. Gerci beni cok sevdigini bilirdim, hatta herkes bilirdi cunku Allah rahmet etsin istinasiz her torununu (bizimkiler haric) hemen bana kurban ediverirdi (not: “bilmem kime kurban ol” bizim oralarda cokca soylenen, birini baska birine tercih ettigini ifade eden bir cumle. “kurban olurum” da cok kullanilir, ama bunlar yanlis tabi, “Yaratana kurban olurum” denmeliymis. Babanennem bilmezdi bunu, bilse soylemezdi eminim). Zaten ben TRdeyken vefat edisine ve benim de cenazeye gelebilmeme hemen herkes “zaten seni cok severdi” yorumunu yapti. Tabi ki hicbiri elimizde olan seyler degil. Ama ben de cenazede olabildigime memnun oldum. Ne tuhaf di mi? yani cenazeye katilabildigine memnun olabilmek ne tuhaf.. “cenaze” ve “memnuniyet” kelimelerinin ayni cumle icinde kullaniliyor olabilmesi.. doktorlar 3 gun omur bicmisti ama babannem 20 gun o halde hayatta kalabilmisti. Ben memleketten, annemlerden coktan ayrilmistim, Badem’in memleketine gitmistim, 5 gun sonra da buraya gelecektik. Derken 1 eylul sabahi 5:30da telefon caldi, arayanin babam oldugunu gorunce zaten anlamistim. Hem zaten bekliyordum da, niye oturuverdim yere oylece. Olum ne kadar beklenirse beklensin, olen kac yasinda olursa olsun, neden bu kadar koyuyor insana?  Babam “annen 7’de Ankara havaalaninda olacak, sen de ona yetis istersen kardesinle gelecekler” dedi. Annem de dayimin torununun dugunu icin baska bir sehirdeydi, gidip gitmeme arasinda kalmisti, biz de “ebeme bi sey olursa gelirsin hemen” diye gazi vermistik. Annem babannemin son gununde yaninda olamadigi icin tum cenaze boyunca cok uzuldu, “olsun, yikamasina yetistin” diye teselli ettik. Ben anca 7 ucagina yetisebildim, 11 gibi Ankaraya vardim, abim aldi. Sanki o zaman babannemin cenazesine gitmiyormusum da babamlari gormeye gidiyormusum gibi hissettim. Ta ki eve varincaya kadar… ikindi namazini muteakip kilinan cenaze namazinin ardindan koye gittik, cenaze arabasi onde, biz arkada. O tabuttakinin yakinin oldugunu bilmek, cok garip duygular bunlar. Hele sonra tazecik kapanmis mezari ziyaret etmek…
Utu yapiyordum Vahdettin, saat geceye yakindi. babannem geldi aklima. Oyle cok animiz var ki Vahdettin. Once gulumsemeli olanlar geldi, sonra babannemin vefat ettigi gercegi, sonra iste artik utuledigim gomlekleri falan goremez oldum. Badem geldi yanima,teselli etmeye calisti ama icimin acisini dindirmedi Vahdettin. Tamam helallesmistim, tamam beni cok seviyordu ama tam ergenligime denk gelen yillar olmasi itibariyle pek de iyi bir torun olamadim ben. Beni bilirsin Vahdettin, yemek esnasinda cikan seslere duyarliligim beni gicigin onde gideni yapiyor. Iste ben, babannemin yemek yerken agzini saplatmasina dayanamaz (?) anneme surekli sikayette bulunurdum. Annem ne derse desin ikna olmazdim. Dedim ya iste giciktim. Artik bilmem kac kere bunu dile getirdiysem anneme, annem de “cocuklar rahatsiz oluyor”mihvalinde bi sey demis babanneme, babannem de “cocuklar rahatsiz oluyorsa ben sizden sonra yiyeyim” demis. Allah’im bunu duyunca oyle cok uzulmustum ki, hala vicdan azabi cekerim o simarikligimdan dolayi. Zaten kendi evinde degil, oglu da olsa baskasinin evinde kaliyor, bi de ona bu lafi soylettim. Ne vardi sanki sabretseydim! Sonra yine ben ergenken, babannem usutmus. Babannem usuttugu icin birden yere kustu, odada sadece benle o vardik. Ben ne yaptim biliyor musun? Arkami dondum, cunku ben uyuzunun her seyden midesi bulanir. Kusan birinin ardindan kustugumu cok hatirlarim. Babannem de o halinde bi de oralari temizlemeye ugrasiyordu. Annem geldi bu arada, hemen babannemi kaldirdi, oralari temizledi. Sonra da bana bi kizdi “niye babannene temizletiyorsun hasta zaten, niye sen temizlemiyorsun” diye.  Ne vardi sanki temizleseydim! Bilmem babannem bu son iki animi hatirliyor muydu, ama ben hic unutamadim.
Saat coktan gece yarisini gecmisti Vahdettin, utuyu oylece biraktim. Ben cenazede bu kadar aglamadim.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Gidisim suskun olmustu ama donusum muhtesem olacakti, o da olmadi



Boyle donmeyecektim yazmaya, “heyooo” cigliklari esliginde, “oohh be kurtuldum” olacakti ilk basligim, yaz ortasinda “ara” verirken boyle hayal etmistim donusumu ama ben haaala “tez yazmakta” oldugumdan haaalaa “offff yea, yine ders” modundayim. Allah’im bi bitmedi gitti!! En son artik kasim basi diye konustuk hocayla ama amma yogun tez komite hocalarim varmis, herkese uygun bi gun ayarlayamadik henuz! (Simdiye kadarki yazdiklarimin ana fikri : “hala mezun olamadim, hala tez yaziyorum”). Hatta bunlari nerden yaziyorum biliyor musun? Kutuphaneden, ikinci evim de burasi oldu, yakinda burda calisitigim masaya bir masa lambasi alip, karsimdaki duvara da notlar yapistirmayi planliyorum.
Oyle bir selam vereyim, merak edenlere terbiyesizlik etmeyeyim diye yaziyorum bu satirlari. Tezim bitince daha cok gorusuruz demek isterim ama eger ki ben kendimi taniyorsam ders calismak zorunda olmadigim zamanlarda bos islerde ugrasmayacagimdan daha az yazar olurum. Hatta oyle eminim ki sabahlari hic isim olmadigi icin erkenden kalkarim, yaparim bunu.
Bi de iste gecenlerde bi can’la maillesiyorduk, bunalim ruh halimi yansittim kendilerine, o da dedi ki “aaa, sen hayatimda tanidigim en neseli insansin” , evet ben de sasirdim ve  yavrucagizin hayatindaki en neseli insan bensem digerleri nasil , bu kizin nasil bir hayati var diye de endiselendim (yok ya, hic endiselenmedim, uyduruyorum ne yazik ki) bu cumleyi, yani “en neseli” degil ama “neseli” kismini cok duymuslugum vardir. Insanlar (ben insan degilmisim de baska bir turden bahsediyorum sanar okuyan da) beni neseli sanirlar genelde. Nasil bir tipim varsa, sanirlar ki benim hic derdim sikintim yok, her seyi kolaylaikla hallediyorum falan filan. Ama oyle degil iste, omuzlarim catirdiyor resmen cogu kez, ve ben altinda kaliveriyorum bocek gibi. Yerden kazinamiyorum da bunalimlarin kucaginda buluyorum kendimi. “Musluman bunalima girmez” sandigimdan bunalimim katlaniyordu cogu kez ama gecenlerde okudugum bir yazi (bknz Mustafa Ulusoy, “Musluman bunalima girer mi?”) Muslumanin da bunalima girebilecegini yazdi da ben de gonul rahatligiyla giriyorum artik:)
Ben bi de Atayurda gttim malum, ordaki maceralarimi (?) insAllah yazarim bi ara. Yazima burda son verirkene, hepinizi hasretle kucakliyor, bagrima basiyor ve en sevdigim yiyeceklerden biri olan bir tarifle sizlere veda ediyorum:
Saglicakla
Borulce salatasi:
Taneli borulce (taneli olanlar daha lezzetli olurmus, hatta mumkunse kurtlu olsun, bu da borulcenin organik olduguna dalaletmis, ben her turlusunu seve seve yerim)
Su
Zeytinyagi
Limon
Tuz
Yapilisi: borulceler, tezmilenir, ve suda haslanir, haslanan borulcenin suyu suzulup (ki annem – Badem’in annesi olan annem- -aslinda benim kendi annem de egelidir ama su an bozkirin ortasinda yasadigimizdan bizim oralarda olmaz borulce, sag olsun ben cok severim diye de annem – Badem’in annesi olan annem- her gun nerdeyse yapar bana--- az suyla haslar, suyunu pek suzmez o yuzden) uzerine tuz atilir, sonraaa an hasindan zeytinyagi ve limon, oh oh, agzim sulandi yazarken! Artik yemek icin gelecek seneyi beklemek gerek Allah omur verirse.