29 Temmuz 2011 Cuma

Allah'im, alnimi secdeden hic kaldirmasam yine de sukrumu eda edemem

"Calgici karisi Binnaz" tadinda "Doktor karisi BTS" yazasim var:) Masallah Badem bugun tezini savundu, hatta hic sahit olmadigim bir sekilde sunum-sorular-tartisma dahil 1 saatte bitirdi, ve muhendislik doktorasi derecesini aldi. 21 yildir devam eden ogrencilik hayati burda sona erdi. Hayatina hoca olarak devam edecegi icin bizim hayatimizda bir degisiklik olmayacak sanirim, yine aksamlari evde ders calisilacak, yine her sabah okula gidilecek, yine hep yetismesi gereken isler olacak, hatta sanirim bu isler katlanacak. Gerci Agustos sonunda Far Far Away'e el sallayinca hayatimda buyuk degisikler olacak.. Yepyeni bir sehirdeki yepyeni ve bir elin parmaklari sayisinca Turk icinde yepyeni bir hayat. Benim okulum hala bitmedigi icin buraya gelip gidecegim sanirim ama ne sıklıkta olur bilinmez. "Far Far Away"den gitmek deyince huzun basti, nesem kacti.. "Far Far Away", sevdim seni. Badem'e donecek olursam, "ogrencilik"in dili olsaydi eminim hayirla yad ederdi seni Badem, "gitme, alismistik, simdi bir bosluk kalacak senden geriye hic kimsenin dolduramayacagi" tarzi devrik ve huzunlu cumleler cikardi agzindan. Neyse gitme vakti, hadi gidip herkese haber verelim:)

28 Temmuz 2011 Perşembe

dort sahne kaldi senden geriye

Dedemle uzun metrajli anilarim yok benim, her sey kesik kesik, hatta fotograf gibi hareketsiz 3.5tan 4 sahne aklimda. Burak apartmanindaki evimizin kapisinda goruyorum dedemi, koyden gelmis, elinde bir teneke, tenekenin icinde yumurtalar, kirilmasinlar diye saman. Samanlarin icindeki yumurtalari bulmayi seviyorum, o kadar. Ikinci sahne kurban bayramindan, koydeyiz, bahcede kurban kesilecek, tum torunlar bahcedeki alcak bir catinin uzerindeyiz. Aslinda ben bakamam kurban kesilirken ama abimlere uyuyorum sanirsam. Derken bir seyler oluyor, amcamlar bir battaniyenin icinde dedemi bahceye indiriyorlar. Dedeme yer vermiyor anilarim, sadece battaniye aklimda, tuhaf gelmis olacak dort koca adamin bir baska kocaman adami battaniyeyle tasiyor olmalari. Ucuncu sahne ki bu sahne dedemin vefatindan sonra "Son resim" olarak butun halalara amcalara dagitilacak: yer bizim ev, kahverenginin butun tonlarini barindiran uzun koltukta oturuyor dedem, zayif, 3 yasindaki kardesimle satranc oynayan dedemin yuzunde bir gulumseme, o kadar. Dedemi barindiran son sahnem de amcamlarin evinde. Oturma odasindaki kanepede yatiyor, yaninda kagitla kaplanmis bir kavanoz. Benle yasit amca kizimdan yengem kavanozu getirmesini istiyor, amcamin kizi kavanozu alinca kavanozun altini bana gosterip "bouukggg" diyor. Kiziyorum ona, dedem bilerek isteyerek mi cikariyor o balgamlari, acimasizlikla sucluyorum. Sadece bu kadar, baska sahne yok aklimda.

Yillar once bir 28 temmuz sabahi, ben daha okula bile gitmeyecek kadar kucukken, telefon caliyor. Babamlar ayni apartmanda oturdugumuz amcamlara iniyor. Ne ara ben de indim hatirlamiyorum ama amcamlarin dis kapisindan salonda oturan babami goruyorum, tek koltukta tek basina oturmus elleriyle yuzunu kapatip agliyor. Annem de agliyor, ama babami ilk defa aglerken goruyorum, ne oldugunu merak ediyorum. Tum buyukler amcamlarda tum cocuklar da bizde oturuyoruz. Benle yasit amca kizima ne oldugunu soruyorum, kimsenin duymayacagi bir sekilde "dedem ölmüs" diyor. Herkes agladigina gore kotu bir sey olmali diye dusunuyorum ama o yasimda "olmek" ne demek hic bilmiyorum. Aynanin karsisina gecip aglamaya ugrasiyorum, aglayamiyorum. Isaret parmagimi dilimde islatip gozumun altina suruyorum, "bak agladim" diyorum.

Sonraki gun dedemin cenazesi istanbuldaki hastaneden gelince koydeki bagimiza gomulmus, ama ben hicbirini hatirlamiyorum. 66 yasinda Haci Aga oteler alemine gocuyor. "Sadece dedem ve ben" baslikli anilarim yok benim, ama dedem olmasindan mi yoksa alinan her iyi haber/basaridan sonra "deden duysaydi bunu" yorumlarindan mi bilmem cok seviyorum dedemi. Ona verilebilecek bir hediyemin olmasi mutlu ediyor beni. Her gun okunan 3 ihlas bir fatiha ile beraber dualarimin ona ulastigini biliyorum. Ben gocunce arkamdan bana dua gonderecek birileri olacak mi merak ediyorum.

Bugun dedemin ölüm yildonumu, sen de ona bir hediye yollasana...
(resim tabi ki internetten -gittigidiyor.com- alintidir)

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Karakterim degisti

ta taaam, yine bi ben!
Naptin gorusmeyeli? Biliyorum vefasizlik ettim, kendim keyifte olunca hele ki ebeveynlerime kavusunca baska bir alemde yasamaya basladim, seni unuttum. Aslinda unutmadim tabi ama arayip sormadim. Bugunlerde kucuk dunyamda sadece "bizimkiler mutlu olsun, rahat etsin, kendilerini iyi hissetsinler" temali gayelere yer vererek kucuk dunyami "minicik dunya" haline getirdim, "minik" de degil, "minicik" (acima hislerim kabardi birden, hep o "-cik" ekinden!) Elhamdulillah keyfim yerinde, yuzumde surekli bir gulumseme, simarik hareketler, 3 yas sendromu falan, bugunlerimi en iyi ifade eden kelime gruplari bunlar. Sabah kalkiyorum kahvalti hazir! Hatta dun sabah Badem mudahele etti, "bir sabah da sen hazirla, annem bir hazir sofraya gelsin" diye. Kalktim hazirladim, annem uzuldu "Yavrum, niye hazirladin, benim isim ne?" dedi, annemi uzmemek icin bir daha hazirlamicam, karar aldim! Sonraaa, oglenleri duzenli yemek yiyoruz, aksamlari da "aksam ogunu gecmez" dusturunca tok olsak dahi sofraya oturuyoruz! Gun boyu annemden (evdeysem) "yavrum, birazdan yemek yicez yeme o dondurmayi-kuruyemisi" uyarisi aliyorum, bu uyari neden bilinmez bende acaip bir mutluluk duygusu olusturuyor! Bir de babam uzerine "zaten eskiden beri senin yeme aliskanligini sevmezdim" diye ekleyince degmen benim keyfime! Alakasiz olaylar karsisinda alakasiz zevkler icinde buluyorum kendimi! Oysa Badem de "yine mi abur cubur" yazili pankartlarla koridorda yuruyusler duzenliyordu, ama o zaman ben "tin" idim, simdi ise bu uyarilar bir kulagimdan girip beynime hic ugramadan obur kulagimdan ciktigi halde yine de beni gevrek mood'a sokuyor.
Sonraaa, her aksam yemekten sonra cay demleniyor evde, hep beraber oturup cay iciyoruz. Cay doldurma gorevi babamin (tabi ki mutfaktan doldurmuyor, caydanligi yanina aliyor). Allah'im bi de cayin yanina tatli! Bir de ben iradesizim ya, yedikce yiyorum, yemek oncesi "yapma etme" diye pesimde dolananlar "biraz daha yer misin yavrum" karakterine burunuyorlar. Bi Badem biliyor beni, "miden bulancak birazdan, yeme" diyor, ama ben annemle babamdan aldigim guce dayanarak midem bulanincaya kadar devam ediyorum yemeye. Sonra da gelsin kilolar! Annemin dedigine gore "insana benzemisim biraz". Ama babam bana sarilinca "kizimin kemikleri sayiliyor" demiyor olmasi bende burkuntu hasil ediyor. (ufffffffff, hoca geldi simdi, yanima oturduuuuu, bana bi seyler dedi, yaaa bir kosede ders calismak yerine blog yazdigimi anladi:((( Allah'im yaa ne zamandir yazmiyordum, kadin beni gormuyordu bile, bi yazdim kadin Badem'im tez savunmasinin gununu sormaya geldi!! sana ne yaaaa, bu saati mi buldun sormak icin??)

Neyse, cok gec ama derse doneyim, yarinki toplantiya bi seyler yetistireyim de bari goz boyayayim. Zaten tek isim tribunlere oynamak! kizdim bak kendime! Kizmak deyince burdan oncelikle Badem'e sonra da kulaklikla muzik dinleyen insanlara seslenmek istiyorum:

Halka seslenis 1: Sevgili Badem, "sari isik" hizlanman icin degil, durmaya hazirlanman icin var. Sari isik gordugunde gaza degil, frene basmalisin!
Halka seslenis 2: Sevgili kulaklikla muzik dinleyen insan, O kulakligi takip da muzigin sesini sonuna kadar actiginda sesi sadece senin duydugunu saniyorsan yaniliyorsun! Inan bana her seyi duyuyorum, ve cok rahatsiz oluyorum!

Ne sevgili Badem'in ne de sevgili kulaklikla muzik dinleyen insanin burayi okuyacagini bilen ve bu uyarilarin havaya gidecegini bilen bir ben olarak sana veda ediyorum ve "ben seni aramiyorsam sen beni arayip sor" diyerek yazima son veriyorum. SON (sen de kucukken bir turk sinemasi bitisinde ekranda gordugun "SON" yazisini gorunce "NOS" der miydin? Cogu kez kucuk BTS'yi anlayamiyorum)

19 Temmuz 2011 Salı

tek eksigim buymus meger

- Gecenin bi vakti beni goren uykulu gozlerin "uyumadin mi sen daha" diye sormasiymis
- Yedigim ekmekteki el kremi tadiymis
- Oturma odasinda koltukta uyuyakalmis bir baba gormekmis
- Durulanan bardaklarin, mutfak tezgahina serilen sari mutfak bezine dizilmesiymis
- "Kurut sacini yavrum hasta olursun" telkiniymis
- "Kapat su karsidaki cami ceyranda kaliyorsun" uyarisiymis
- "Kizimin elinden soyle guzel bir cay icerim" gaziymis
- "Sahane sahane sa-ha-ne" nidasiymis
- "Hadi git sen dersine calis ben toplarim masayi" teklifiymis
- "O arkadasiniz nereli?" sorusuymus
- "aaa ayni Kaman cevizi" benzetmesiymis
- "Gozum pek iyi gormuyor, su ipi su ignenin deliginden gecir bakayim" istegiymis
- "Ne guzel oturuyorsun, okul yok heralde bugun" ignelemesiymis
- Anne kiz arasinda gecen -anne: temizlenmeden konur mu o tabaklar makinaya, kokar aksama kadar, kiz: e temizliceksem niye makinaya koyayim ki?- diyaloguymus
- "Korkma o bocek yemez seni" iknasiymis
- Iceriden bi sey almaya giden babanin "bu isikler niye yaniyor?" diye israfa parmak basmasiymis
- Sabah uyandigimda "melegim" iltifatlari esliginde alinan anne-baba opucuguymus

Tek eksigim annemle babammis meger, onlar gelince gariban BTS dunyanin en mutlu insani oluvermis!

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Ayna ayna soyle bana benden daha cok dusen var mi su dunyada?

Bu saatte proposal'imin referans kismini duzeltiyor olmam, hadi o asiri bunaltici isi yapmiyorsam da sunumumu hazirliyor olmam gerekiyordu, biliyorum. Ama iste ozledim seni geldim. Bi de sevgisizlikten oleyazdigim su gunleri kayit altina alayim istedim.

414 gram cilekli dondurmayi bir oturusta bitirebiliyorum ama 414 gram cikolatali dondurmayi bir oturusta bitiremiyorum. Biliyorum bu bilgi hayatini kurtarmadi, ama bir sevdigimin soyledigi "bir SEY hakkinda ne kadar cok sey bilirsen o SEYi unutman o kadar zor olur" dusturu dogrultusunda, beni unutman zorlassin diye girdigim ucuz bir oyunun bir parcasiydi bu cumle. Her 414 gram dondurma gordugunde beni hatirla istedim. Ben ilgi manyagiyim biliyor musun? Hatta ayni karakterden kaynaklandigini dusundugum "sevilmeyi sevmekten daha cok sevme" ozelligim var benim, oysa sevmek insani daha cok tatmin etmeli. Mesela Allah'a dua ederken dahi "Allah'im beni cok ama cok sev" diyorum, "seni hakkiyla sevebilmeyi nasip et" pek demiyorum. Bu bir hastalik mi acaba? ya da kotu bir huy? Bencillik? Ama oysa ben artik bencil olmadigimi dusunuyorum. Zaten ben kendimi taniyamiyorum. Yani NŞA'da taniyorum, neye nasil tepki verecegimi az cok kestirebiliyorum, ama beklenmedik bir durum karsisinda hissettiklerim beni korkutuyor. Kendimi kontrol edemiyorum. Habil yanim "ucurumun kenarina yaklasma ki dusmeyesin" diyor, Kabil yanim da surekli ucurumun kenarindaki manzarayi hayal ettirip "O manzarayi gormezsen o gozler ne ise yarar" diyor ve ekliyor "Sen dusmezsin". Ben bile guluyorum Kabil yanima, ama o susmuyor.

Not: gecen hafta yalnizken yazmistim bu yaziyi ama fazla karamsar diye yayinlamamistim. Hakkaten karamsarmis. Simdi o karamsarligimdan eser kalmadigi icin gonul rahatligiyla yayinliyorum. Annem babam ve Badem geldi:) yuzumde surekli bir gulumseme:)) yarin tezimin proposal sunumu oldugu icin uzatmiyorum simdi, ama yakin zamanda sevinclu ruh halimin eserleriyle bulusturucam seni:))) yarin icin bana dua et olur mu? komitemdeki hocalar iyi insanlar ama bir yahudi hoca var kiiiii, hic acimaz en ufak bi yanlisimda bocek gibi ezer beni! Uff dusundukce karnima agrilar giriyor, omuzumdan boynuma dogru kaslarim geriliyor... Allah yardimcim olsun!

4 Temmuz 2011 Pazartesi

"Ey sefkati gazabinin onunde bulunan Rabbim"

"Gokyuzu yarildi da icinde barindirdigi denizleri asagi bosaltti" tandansinda yagan yagmur mu icimi boyle daraltti? Ama oyle olsa, yagmur dinip de ortami kus civiltilari alinca benim de gonlumu huzur almali degil miydi?

Batmak uzere olan gunes mi beni bu hale koydu yoksa? Bir gunu daha yapilmasi gerekenleri yapmadan orda burda tukettigim gercegini gozume mi sokuyor gunun bu vakitleri? Ya da bugun dinleyip de insanlarin suuraltlariyla dirileceklerini hatirlamam sonrasi duydugum endise mi kalbimi daraltan? Kalbimle aklim neden cogu kez izdivac halinde degil benim? ya da irademle aklim niye dort nala farkli yonlere yol almakta? Ya da hala neden dinmeyen yaralarim var benim? Ve ben bile bile niye o yaralara tuz ustune tuz basiyorum?

Allah bana sonsuz nimetler verdigi halde ben neden sukrunu eda edemiyorum? Beni bir dertle imtihan edince de neden sabirli olamiyorum? Surekli hatalar icinde bocaladigimi gordugu halde beni helak etmeyisi niye aklimi basima getirmiyor? O'nun tarafindan sevilmeyi bu kadar istedigim halde niye gonlumu tastamam veremiyorum? Bana verdigi firsatlari kesiverir diye korktugum halde niye o firsatlari hic ama hic degerlendirmiyorum? Ne benim derdim? Ne yapmaya calisiyorum? Ne istiyorum, nasil yasiyorum?

3 Temmuz 2011 Pazar

gece gece canim sıkıldı da iki laf edeyim dedim, ama uykuluyken cekilmiyorum

Ben kutu gazozu kutuyu agzima dayamak suretiyle icemem biliyor musun? Tiksinirim! Kac kisi degdi kimbilir o kutunun agiz kismina! Bu konuya parmak basip toplumu bilinclendirmek istedim de o yuzden yazdim, yoksa "bana pipetle gelin" gibi bir mesaj kaygim yok.

Gecenin bi vakti bir basima faydali isler yapacagima luzumsuz islerle vakit öldürüyorum YINE! Ben bloguma yayinlamadigim ve yayinlamayacagim kendime ozel yazilar da yaziyorum biliyor musun? (hatta benim bir blogum daha var, yaaa sasirdin di mi? Hadi itiraf et) iste bugun luzumsuz isler kategorisinda kendime yazdigim yazilari okuyayim dedim. 13 Kasim 2010'da kendime yazilmis (yazdigimi hic hatirlamadigim icin -mis'li gecmis zaman kullaniyorum) soyle bir yaziya rast geldim:

"insanlar zulmetse de kaderin adalet ettigini biliyorsun di mi? Tamam, onu hep aklinda tut. Derdin sana derman onu da biliyorsun di mi? Bakara suresinin 216. ayeti ne diyordu? Hani su diline pelesenk ettigin ayet, baskasina kolayca soyledigin, evet evet o, "Hakkinizda hayirli oldugu halde bir seyden hoslanmamis olabilirsiniz. Sizin için kötü oldugu halde bir seyden hoslanmis da olabilirsiniz. Yalniz Allah bilir, siz ise bilemezsiniz." Bunu da aklindan cikarma olur mu? Hem zaten kulluk neyi kabullenmekle baslardi? Hakk'in senin hakkindaki takdirinin, senin kendi hakkindaki takdirinin onunde olmasiyla baslardi... Hem bak Hz Ismail'e, "Ne ile emrolundunsa o işi yap. Beni inşâallah sabreden bir insan olarak bulacaksın." dememis miydi? Okurken iyi, baskasina anlatirken iyi de, neden uygulamasi gereken kendin olunca boyle zor geliyor, neden batip cikmayi bu kadar seviyorsun,"

yazi bu.. "virgul" ile bitirmis olmam o zamanki ruh halimin kotulugunun apacik bir kaniti. Kasim ayindaki diger yazilara baktim, "hayat hos TRT FM'le cos" havasinda hepsi. Acaba bana bu yaziyi yazdiran olay-durum-ruh hali neydi??neydi hissettiklerim?? neydi neydi neydi? ("kremini" diyesim geliyor ama igrenclesmicem)

Gelecek icin dusulmus not: Bi gun kalkip da bu yaziyi okuyunca "Acaba bana bu yaziyi yazdiran olay-durum-ruh hali neydi?" diye kendi kendimi yemeyeyim diye su anki hissettiklerimi kayitlara geciyorum, yaz kizim, "BTS'nin 3 temmuz 2010 01:47'de cetveli basina surtup o cetvel ile masadaki minik kagit parcalarini cekesi var, evet su an hissettikleri sadece bu" Acinasi..

aylar sonra: kutu gazozu cok canim istemisse agzima dayayabiliyormusum meger! uzerimdeki uyuzlugu atmak icin beni ac birakman gerekiyormus!